KIŞ GÜNEŞİ | BEN DAHA ÇOK

3.8K 203 96
                                    

Göğüsünün hafifçe sarsılmasından ağladığını anlayabiliyordum. Dudaklarımı birbirine bastırıp ağlamamak için direnirken daha sıkı sarıldım ona. Yüzüne bakmak, ağlamasını görmek istemiyordum.

Evran titreyen elini saçlarımda gezdiriyor, kesik nefesler alıyordu. Telefonu banka koyup elini bacağına götürdü ve sertçe sıktı.

"Evran?" Dedim sessizce. Islak dudakları alnıma değdiğinde titrek bir nefes aldım.

"Özür dilerim... Özür dilerim, yanında olamadım."

"Bilmiyordun."

"Seni burada bir başına bıraktım. Yanında olamadım." Dedi çatallaşmış sesiyle. Hafifçe geri çekilip yüzüne baktım. Gözleri şişmişti artık ağlamaktan, son birkaç gündür hiç iyi şeyler yaşamıyordu. Yaşlı gözleri, titreyen dudakları ve kızarmış burnuyla çok masum görünüyordu.

"Ağlamak yok ama artık." Yanaklarında ki yaşı sildim ve hafifçe gülümsedim.

"Kendime kızıyorum ben." Dedi bakışlarını kaçırarak. Ardından devam etti;

"Seni hiç bırakmamalıydım."

"Evran. Olan oldu, lütfen yapma böyle."

"Beni affedebilecek misin Nil?" Dedi mavi gözlerini gözlerime kenetleyerek. O bana böyle bakarken artık hiçbir şeyin önemi kalmamıştı. Çektiğim acı, geçirdiğim onca gün, hepsi kuş olup uçmuştu. Artık bitmişti.

"Pamuk şeker aldığın için evet." Evran gülerek yanağındaki yaşı sildi ve bana sıkıca sarıldı.

"Sen de beni affet." Dedim sessizce. "Sana inanmadığım için beni affet."

"Çağlarla yakınlaşmayacaksan affederim. Ne o öyle el tutmalar falan?" Dedi kıskanç bir şekilde.

"Çağl-"

"Vazgeçtim, Çağlar lafı duymak istemiyorum. Hadi eve gidelim. Sana sarılıp saatlerce öyle kalmak istiyorum." Dedi ve ayağa kalkıp beni yere indirdi.

"Babam evde."

"Bana gidelim?"

"Annenler? Violet?" Dediğimde omuz silkti.

"Umrumda değil." Elimden tutup beni arabaya çekiştirdi. Telefonumu alıp babama mesaj attıktan sonra arabaya bindim.

"Güneş doğacak." Diye mırıldandığımda Evran telaşla saate bakıp arabayı çalıştırdı.

Uçarak geçen on dakikanın sonunda evdeydik. Saat beşe geliyordu. Oyalanmadan eve girdik. Herkes uyuyordu. Evran elimden tutup merdivenlerden aşağı indi. Odası bodrum katındaydı ve ben ilk kez görecektim.

Heyecanla merdivenlerden indikten sonra sola yöneldi ve en sondaki odanın kapısını açtı. Odasının nasıl olduğu hakkında çabucak bi tahmin yürüttüm. Muhtemelen dağınık, posterler olan klasik bir erkek odasıydı. Kaç tane erkek odası gördün Nil?

İçeri girdiğimde ise ne kadar yanıldığımı fark ettim. Çünkü odası çok geniş, tertemiz ve ferahtı. Siyah dizayn edilmişti.

Etrafı incelerken Evran kapıyı kapatıp kilitledi ve perdeleri kapattı. Oda karanlığa bürünürken gece lambasını açtı. İçeride sadece sarı, loş bir ışık vardı.

Yatağın yanında dolap vardı, kapakları camdandı ve kıyafetlerini görebiliyordum.  Camın olduğu tarafta ise büyükçe bir kütüphane vardı. Sayısız psikoloji kitabı gözüme çarpıyordu. Kütüphanenin bir tarafı full madalyalarla kaplıydı.  Önünde ise kocaman bir puf vardı. Kütüphaneye ilerleyip elime bir kitap aldım ve sayfalarını karıştırdım. Kitap kokusu burnuma dolarken hafifçe gülümsedim.

GECE GÜNEŞİWhere stories live. Discover now