GECE GÜNEŞİ | SEN DE BİR GÜNEŞSİN

4.5K 269 45
                                    

Nefes alamıyordum. Evran karşımda sırıtırken ve beraber uyuyacağımızı söylerken nefes alamıyordum.

Beraber mi uyuyacaktık?

"Ne?" Diye fısıldadım şaşkınlıkla aralanan dudaklarımla. Evran yanıma gelip yatağa oturdu ve bir elini yatak başlığına koyarak yüzüme eğildi. Kalbim bu yakınlaşmayla deli gibi atarken gözlerine baktım.

"Beraber uyuyacağız." diye fısıldadı oyuncu, çapkın bir sesle. Güneşte ölmesem bile şimdi öleceğim kesindi.

Titrek bir nefes alıp yana kaydığımda Evran yanıma uzandı. Serumlu kolumu dikkatlice aramıza koyup tavana bakmaya başladım. Üzerimde ki ince, beyaz pikeyi onun da üstüne örttüm.

Evran da üstünden çekip benim üstüme örttü. Göz devirip pikenin ucunu tekrar örttüğümde o da beklemeden benim üstümü örttü.

"Ya, Evran!" Dedim dayanamayarak. Evran gülüp kollarını göğüsünde birleştirdi ve başını yatak başlığına dayadı. Yatak küçüktü, kollarımız birbirine değiyordu. Daha yeni uyanmıştım fakat uykum vardı. Bedenim çok yorgundu.

"Seni ilk defa uyurken görmeyeceğim sonuçta, ne bu heyecan?" Dedi dalga geçercesine.

"Birincisi, heyecanlı değilim. İkincisi, o ekrandaydı Evran! Yanımda değildin." diye mırıldandığımda çapraz bir şekilde gülümsedi.

"Hadi uyu güzelim." Bana güzelim demesini seviyordum.

"Tamam, iyi uykular."

"İyi uykular öpücüğü yok mu?" Heyecandan sıcak basarken yutkunup ona döndüm, sırıtıyordu. Benimle uğraşmak hoşuna gidiyordu belli ki!

Yavaşça ona uzandığımda yanağını bana yaklaştırdı. Gözlerimi kapatıp tam yanağından öpecekken başını çevirmişti ve ben dudağından öpmüştüm.

"Oh, mis... Ben böyle takılırım arada." diyerek sırıttı ve bana baktı. Kaşlarım çatılırken somurtarak ona baktım. Omzuna vurduğumda ağzımdan acı dolu bir inleme kaçtı, yanık yerime denk gelmişti.

"Al işte, dikkat etsene." dedi ve elimi alıp yanık yerine baktı. Gözlerim acıdan dolmuştu, Evran'ın da öyle. Acı çekmeme dayanamıyordu ve bu beni çok hoşuma gidiyordu.

"Kıyamam sana." diye mırıldanıp elime ufak bir öpücük kondurdu. Ardından devam etti;

"Sakarlıkların bittiyse uyu, yaralarının iyileşmesi gerekiyor." Hafifçe başımı sallayıp Evran'a arkamı döndüm. Bacaklarımı kendime çektiğimde kalçam bacağına değmişti. Gözlerim irileşirken hızla bacaklarımı indirdim, utançtan ölebilirdim!

Evran'ın gülüşünü duyduğumda umursamamaya çalışarak gözlerimi kapattım, o tam yanımdayken umursamamak oldukça zor oluyordu.

"Sana sarılabilir miyim?" Diye fısıldadı. Titrek bir nefes alıp başımı salladığımda yanımda bir kıpırdama oldu. Evran saçlarıma küçük bir öpücük kondurarak başını hemen saçlarımın yanına koydu, kolları belime narince dolanıp kendine çektiğinde kalçam yine ona temas etti. Utanma Nil...

Ellerimi ellerinin üstüne koydum, çok huzurlu hissediyordum kendimi. Evran burnunu saçlarımda gezdiriyor, kokumu içine çekiyordu.

Bu anı sonuna kadar hissetmek istiyordum ama gözlerim buna izin vermiyordu. Bedenim çok yorgundu ve dinlenmeye ihtiyacım vardı. Gözlerim kapanırken Evran sessizce konuşmaya başladı.

"Çok korktum Nil. Ben hayatımda hiçbir şeyden bu kadar korkmamıştım. Seni kaybetme düşüncesi... Neyse. Bir şey olmayacak, iyi olacaksın."

Gözlerim anında dolmaya başlarken gerçekleri söylemek istedim. Bunun bir tedavisi olmadığını, eninde sonunda öleceğimi söylemek istedim, ama yapamadım. İçinde ki o küçük ümidi öldürmek istemedim.

"Şimdi anlayabiliyorum güneşe olan aşkını. Sen de bir güneşsin zaten, Gece Güneşi'sin."

Dudaklarımda ufak bir gülümseme belirirken tuzlu su dudaklarımı ıslattı. Elini sıkıca tutup gözlerimi kapattım.

"Seni seviyorum Evran."

Daha önce duygularımı bastırdığım için, doyasıya yaşayamadığım için kendime kızıyordum. Hayat çok kısaydı, bir şeyleri içimizde tutmak için kısaydı. Özellikle benim için, gerçekten kısaydı.

Yarın gözümü açıp açmayacağımı bilmiyordum, ama artık bir önemi yoktu. Evran'ı sevdiğimi kabullenmiş, bunu ona söylemiştim. Onu sevmiştim, sarılmıştım, öpmüştüm. Bir gün olsa da aşkımı doyasıya yaşamıştım.

Sorun değildi. Yarın gözlerimi açmayacak olmam bir sorun değildi. Evran yanımdaydı, başka bir şeye gerek yoktu.

"Seni seviyorum güneşim." Diye fısıldadı burnu saçlarımda gezinirken. Kalbim mutlulukla dolup taşarken arkamı dönüp dolu gözlerimi yüzüne çevirdim. Burnu saçlarımda, gözleri kapalıydı.

Yarın ölebilme ihtimalim varken, benim tek düşündüğüm onu öpmekti.

Elim yanağına giderken Evran hala gözlerini açmamıştı. Ürkek bir şekilde ona yaklaştım ve gözlerimi kapatıp dudaklarımı dudaklarına bastırdım.

Evran dudaklarımın üstünde gülümsediğinde baş parmağımla yanağını okşadım. Dudakları aralanıp öpüşüme karşılık verdiğinde o hisler tekrar vücudumu ele geçirmişti. Alt dudağı dudaklarımın arasındaydı, vücudum titriyordu. Elimin üstüne elini koyduğunda ben de gülümsedim.

Öpüşümüz şefkat doluydu. Hissetmek istercesine öpüyorduk birbirimizi. Yavaş ve huzur doluydu, sevgi doluydu...

Dudaklarımız ayrıldığında gözlerimi açmıştım. Mavi gözleri ışıldayarak bana bakıyordu. Başımı yastığa koyup yanağını okşamaya devam ettim. O ise tekrar gözlerini kapatmış, onu sevmemi hissediyordu.

Çok yakışıklıydı, çok güzel bir kalbi vardı. Ona daha fazlasını verebilmek isterdim, elimde olsa bütün ömrümü verebilirdim mesela.

Oysa ona verebileceğim tek şey, ölümün ruhumda gezindiği bir hayattı.

Otuzuncu bölüm sonu.

"Şimdi anlayabiliyorum güneşe olan aşkını. Sen de bir güneşsin zaten, Gece Güneşi'sin."

GECE GÜNEŞİWhere stories live. Discover now