GECE GÜNEŞİ | KÜVET

4.9K 242 69
                                    

Çok duygusallaştığımı anlayınca gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım, geleceği düşünüp şu anı mahvetmek istemiyordum.

Sevdiğim ve arkadaşlarım yanımdaydı. Mutsuz olmamı gerektirecek bir nedenim yoktu. Bu mutluluğun keyfini sürmeliydim.

Evran'ın eli belimde narince dolaşırken dudaklarını kulağıma sürttü ve içimin titremesine sebep olacak şeyler söyledi;

"Bugün... Sana gelsem diyorum? Baş başa vakit geçirirdik."

Bismillahirahmanirahim.

Ne!

Yutkunup gözlerine baktım, mavi gözleri karanlıktan dolayı lacivert görünüyordu.

"T-tamam."

Evran'ın dudakları serseri bir şekilde yukarı kıvrıldığında yutkundum. Bir an neye tamam dediğimi düşünmüştüm, öyle bir sırıtmıştı çünkü!

"Ben çok üşüdüm, çıkalım mı? Hem saat üçe geliyor Nil'i eve bırakmamız gerek." Nehir konuştuğunda Evran telaşla saatine baktı.

"Hadi, çabuk." Beni kucağından indirmeden yata ilerlediğinde dudaklarımda ufak bir gülümseme oluşmuştu.

Korkuyordu. Tekrar bunu yaşamaktan çok korkuyordu.

Kendimi kötü hissetmiştim istemeden. Onların da eğlencesini bölüyordum. Yata çıktığımızda Evran direkt sırtıma havlu koydu. Kollarımı kapatıp havluya sarıldığımda kurulanan arkadaşlarıma mahçup bir bakış attım.

"Kusura bakmayın... Eğlencenizi bölüyorum."

"Bu kadar düşünceli olma, fındık faresi." Nehir burnuma dokunup kocaman gülümsedi ve içeri geçti.

"Sensiz eğlenebileceğimizi mi sanıyorsun?" Dedi Volkan gülümseyerek ve o da içeri geçti.

"Kendini kötü hissetme güzelim, bunu düşünmene bile gerek yok." Yiğit yanağıma bir öpücük kondurup gittiğinde ağlamamak için kendimi zor tuttum.

"Ben sizi hak edecek ne yaptım?" Diye fısıldayabildim sadece. Evran kolunu omzuma atarak saçlarıma bir öpücük kondurdu.

"Duş alacak vaktimiz yok, biraz dayan tamam mı?"

Kolumu ısıtmak istercesine sıvazladığında başımı salladım. Antalya da yaşıyor olabilirdik fakat denizden çıktıktan sonra gerçekten üşümüştüm. İçeri girip odaya girdim ve üstüme kıyafetlerimi geçirdim. Herkes hazırlandıktan sonra yola çıktık.

Evran korkudan hızla araba sürdüğü için yarım saatte evdeydik. Arabaya bindiğimizde klimayı açmıştı ve ben çok mayışmıştım. Eve girdiğimizde aramızda garip bir sessizlik vardı. Işıkları açıp çantamı koltuğa koydum.

"Ben duşa gireceğim. Misafir odasında bir banyo var istersen sen de gir. Yedek kıyafet getirdin mi?" Evran başını salladığında gülümsedim ve merdivenlere yöneldim. Kalbim deli gibi atıyordu, heyecanımı dindirmem gerekiyordu. İlk defa birlikte uyumayacaksınız, sakin ol Nil!

Titrek bir nefes alarak banyoya girdim ve kıyafetlerimi çıkardım. Sıcak suyu açtıktan sonra hızla duşa girip suyun altına girdim. Vücudum anında gevşerken gözlerim kapanmıştı. Halsizlikle küvetin tıpasını kapatıp uzandım.

Biraz keyif yapabilirdim.


Kapının sertçe açılmasıyla sıçrayarak uyandım. Sıçramanın etkisiyle köpükler her yere saçılırken ağzıma köpük girmişti.

"Öhö öhö, iğrenç!" Ağzımdaki köpükleri tükürürken bir yandan ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

"Nil?" Bakışlarım Evran'a kaydığında sadece baksırıyla şaşkınca bana baktığını fark ettim.

"N-ne oldu?" Sadece baksırı vardı. Manzaranın keyfini çıkar Nil...

"Bir saat oldu, bir! Aklım çıktı bir şey oldu diye kapıyı da kilitlemişsin. Kaç kere seslendim, ne yapıyordun içeride?" Hızlı ve korkuyla konuştuğunda küvete baktım.

"Ben... Ben uyuyordum galiba."

Evran eliyle yüzünü sıvazladı. Gerçekten korkmuş görünüyordu. Bakışlarım kapıya kaydığında kilidin kırıldığını fark ettim. Yuh!

"Kapıyı mı kırdın se-" Sözümü bölen şey çıplak olduğumu fark etmemdi. Evran'ın karşısında çıplak bir şekilde duruyordum! Tamam... Köpüklerden vücudum görünmüyordu ama bu çıplak olduğum gerçeğini değiştirmiyordu.

"Ya çıkar mısın!" Çığlık atıp bacaklarımı kendime çektim. Evran'ın yüzündeki korku silinip yerini sırıtmaya bıraktığında kaşlarım çatıldı.

"Hayır, çıkmam." Omuz silkerek konuştuğunda göz devirdim. Evran küvete yaklaşıp bir bacağını küvete soktuğunda gözlerim irileşmiş bir şekilde ona bakıyordum.

"E-evran?"

İrileşmiş gözlerimle ona bakarken bir anda küvete girdi.

Tam benim karşıma oturdu ve bana baktı. Vücutlarımız birbirine değmiyordu. Köpükler bedenlerimizi örtüyordu ama şu anın libidosu çok yüksekti.

Her an patlayacakmışız gibi hissediyordum.

"Efendim?" Dedi gayet normal bir şekilde.

"Küvettesin," Fısıldayarak konuştuğumda beni onayladı. "Ben de küvetteyim."

Yanaklarımın kızardığını hissediyordum. Vücudum alev alev yanıyordu. Kollarımı çıplak bacaklarıma doladım ve çenemi dizime yasladım.

Evran'ın gözleri benden ayrılmıyordu. Hiçbir şey yapmıyorduk, sadece birbirimizi izliyorduk. Sıcak suyun altında ikimizde mayışmıştık.

Evran kollarını açtığında dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Gelsene." Başını yana eğerek konuştuğunda başımı olumsuzca salladım.

"Olmaz."

"Nil... Bu küvette olmamız sevişeceğimiz anlamına gelmiyor. Sana dokunmayacağım bile." Evran kesin bir dille konuştuğunda deli gibi atan kalbimi yok saymaya çalıştım.

Ne yapmalıydım?

Ona güveniyordum. Başımı hafifçe sallayıp ona doğru bir hamle yaptığımda Evran bacaklarını iki yana uzattı. Ürkekçe bacak arasına oturdum ve ona arkamı döndüm.

"Pekala... Şimdi rahatla bakalım." Fısıldayarak konuşuyordu ve ben heyecandan ölmek üzereydim. Evran elini omzuma koyup kendine çektiğinde sırtım sıcak göğüsüyle buluştu, ben de başımı omzuna yasladım.

Bacaklarının uzunluğu sebebiyle rahatça oturtabilmiştim. Kalçam ona temas etmiyordu, sadece sırtım göğüsüne yaslıydı.

"Minik seni." dedi hafifçe gülerek.

Küvetimiz gerçekten büyüktü, köpükler köprücüğüme kadar geliyordu bu yüzden tenim görünmüyordu.

Kucağında mayışırken Evran dirseğini küvetin kenarına koyarak elini havada tuttu. Elim elini bulurken Evran elimi okşamaya, narince sevmeye başladı. Ellerimizin arasındaki köpükler kollarımıza akıyordu.

Küvetteydik ve çıplaktık. Bir sürü şey olabilirdi. Oysa o sadece elimi tutuyordu.

Ona bir kez daha aşık oldum.

Beni ben olduğum için sevdiğini, bedenimi değil kalbimi sevdiğini anladım. Beni, çok güzel sevdiğini anladım. Bir insan bir insanı ne kadar fazla sevebilirse Evran beni o kadar seviyordu.

Ellerimi okşarken göğüsü huzurlu bir nefes eşliğinde yavaşça kabardı. Ardından küçük dilimi yutmama sebep olacak o sözleri söyledi;

"Evlen benimle Nil."

Otuz sekizinci bölüm sonu.

'Küvetteydik ve çıplaktık. Bir sürü şey olabilirdi. Oysa o sadece elimi tutuyordu.'

GECE GÜNEŞİOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz