92

1.4K 99 11
                                    

Birdie banyodan çıkarken kapıyı ve lambayı da kapattı.
Merdivenlerden inerken Elizabeth'e gülümsedi.
Elizabeth kafasını salladı. "Ben gidiyorum."dedi ayaklanarak. "Konuşmaya değer insanlar değilsiniz."

Salvatore,"Defol git."diye homurdandı.
Zeynep oğluna sinirle bakarak,"Bende geliyorum Elizabeth."dedi ve çantasını koyduğu yerden alarak omzuna taktı.
Ayağa kalkarken Birdie,"Bende gele-"dedi ki Robert sözünü kesti.
"Kızım seni ben bırakacağım."

Birdie yutkunarak kafasını salladı. Elizabeth'e baktığında Beth,"Sorun yok."dedi dudaklarını oynatarak.

Birdie,"Tamam."dedi ve kalktığı koltuğa tekrar oturarak kuruyan dudaklarını ıslattı.

Salvatore da ayaklanarak,"Ilgaz nerede kaldı?"diye kendi kendine konuştu. "Ben gidip bir bakayım."

Birdie gözlerini belerterek,"Çocukların odasındaydı."dedi aceleyle.
Salvatore kıza kaşlarını çatarak baktı.
Ardından dönerek merdivenlere yöneldi ve koşar adım çıktı.
"Ilgaz,"diye seslendi.
Çocukların odasına girdiğinde Robert ve Leonardo uyuyordu. Etrafa şöyle bir baktığında Ilgaz yoktu.
Tek kaşını kaldırıp kendi odalarına ilerledi. "Sevgilim?"

Kendi odaları da boştu. Salvatore son bir çare kızın çalışma odasına girdiğinde de boş olduğunu fark edince birden gözünün önüne gelen sahnelerle buz kesti.
Birdie'nin o hali, Elizabeth'in birden ayaklanması, birbirlerine pis pis gülümsemeleri...
Koşarak banyoya ilerledi.
"Ilgaz!"dedi korkuyla. Kapıyı hışımla açarak yerde kan revan içinde yatan karısını gördü ve öteki evden duyulacak bir güçte bağırdı. "ILGAZ!"

Bu kükremeyi duyan Robert şaşkınlıkla,"Ne oldu?"dedi Birdie'ye.
Birdie ellerini iki yanına açarak,"Bilmiyorum amca."dedi

Robert bastonundan destek alarak ayağa kalktı ve hızla merdivenlere ilerledi.
Salvatore karısının yanaklarına birkaç defa vurarak,"Ilgaz,"dedi ağlayarak. Genç kızın soluk ve baygın yüzü adamın nefesini kesmişti. Eliyle kızın nabzını kontrol ettiğinde attığını görerek rahat bir nefes verdi ve hızla karısını kucakladı.
Koşarak merdivenlere yöneldi.
Yanından kucağındaki karısı ile geçen oğlunu gören Robert şaşkınlıkla,"Oğlum ne oldu?!"diye bağırdı.
Salvatore ağlıyordu. "Birdie'yi yakalayın!"diye bağırdı korumalara.
Birdie korkuyla ayağa fırladı.
Mark hızla kızın üstüne atlayarak kollarını arkasından tutup,"Uslu dur."dedi.
"Arabayı hazırlayın."dedi Salvatore ağlayarak.
Birdie adamın ilk defa ağladığını görüyordu ve şaşkınlıkla,"Ağlıyor."diye fısıldadı.
Mark kızın kulağına tısladı. "Bunu sen mi yaptın kaltak?"

**

İki saatten fazla olmuştu. Kan nakli gerekliyordu ve Salvatore kanı direkt bulmuştu.
Doktor ameliyat esnasında gördüğü manzara karşısında korkuyla yutkundu."Hamileymiş."diye fısıldadı hemşireye.
Hemşire,"Efendim, bebek zarar görmüş değil mi?"diyince kafasını salladı adam. "Çok kan kaybetmiş."

Salvatore öfkeyle ve hüzünle bir oraya bir buraya yürürken Robert,"Oğlum yeter, dur artık!"diye kızdı.
"Ben inanıyorum Ilgaz kızım iyi olacak."

Salvatore durup kırmızı gözlerle babasına baktı. Kafasını iki yana sallayarak,"Ben bir aptalım."diye fısıldadı.
Sonra yumruk yaptığı elleriyle kafasına sertçe vurmaya başladı. Robert korkuyla ayağa kalkarak oğluna sarsak adımlarla yürüdü ve kendisine vurduğu ellerini tutarak,"Dur!"diye kükredi.
Salvatore durmayınca korumalar bağırdı. "Tutun şunun ellerini!"
Üç koruma ona doğru koşup ellerine yapıştığında Salvatore onları iterek,"Bırakın beni!"diye bağırdı.

Ameliyathaneden çıkan hemşireyi gördüğü gibi kadına koşarak,"Durumu nasıl?"diye sordu telaşla.

Hemşire yutkundu. "Efendim, karınız hamileymiş."dedi. Salvatore nefes alamadı. "Bebek yaşıyor mu?"diye sordu Robert.
Hemşire hüzünle kafasını iki yana salladı. "Maalesef,"

HiçWhere stories live. Discover now