23. Bölüm

823 53 0
                                    

Her ne kadar Kontes Eliza'yı beklemiyor olsam da, Yeni Yıl kutlamalarını sabırsızlıkla bekleyen Laura'nın burada olması daha da merak uyandırıcıydı. Ortamın havasını bozdum mu? Salonu terk ettiğim için mi peşimden geldiler?

Yine de, ne kadar tuhaf olursa olsun, teselli edilmek istemiyordum. Kocamın başka bir kadını sevmesi benim gururumu zedeledi. Tepkimde yanlış bir şey yoktu ama ben küçülürken onurlu kalanlar Sovieshu ve Rashta'ydı. Bu belirsiz duyguyu açıklayamadım bile, bu yüzden bu konuda konuşmaya cesaret edemedim.

Ancak Sovieshu'nun Rashta'ya koşma şekli akıllarındaymış gibi görünmüyordu. Kontes Eliza hızla yüzünü yelpazeledi ve Laura endişeyle buklelerine dokunmaya devam etti.

Problem neydi? Düşününce herkes oldukça tedirgin görünüyordu.

"Majesteleri. Verdi malikanesinden bir haberci geldi."

Kontes Eliza konuşurken yelpazesini indirdi ve ben şaşkınlık içinde yerimde durdum.

"Verdi malikanesi mi?"

"Evet."

"Vikontes Verdi'den mi?"

"Evet majesteleri. Mesajda Vikontes Verdi'nin artık İmparatoriçe'nin nedimesi olarak görev yapamayacağı yazıyordu."

Vikontes Verdi...birkaç gün önce benden borç para almamış mıydı? O zamanlar sıkıntıdaymış gibi görünüyordu.

"Vikontes Verdi'den geldiğine emin misin?"

Şaşkınlıkla baktım. Kocası ve oğlunun sıkıntılı davranışları nedeniyle ailesi büyük bir borç batağına düşmüştü. Borç onları sokakta bırakmaya yetmemişti ama gelirlerinin büyük bir kısmı bunu ödemek için kullanılmıştı. Ve şimdi Vikontes Verdi nedimelik görevinden mi ayrılıyordu?

Laura endişeyle devam etti.

"Oldukça aceleyle istifa etti. Belki Vikontes Verdi kocasıyla ya da oğluyla kavga etmiştir?"

Başka bir hizmetçi, endişeli bir bakışla bir öneride bulundu.

"Durumu kontrol etmesi için birini göndermek iyi bir fikir olabilir."

"Bende öyle düşünüyorum."

*

*

*

Ertesi gün Vikontes Verdi hakkındaki endişelerimizin yersiz olduğunu anladık.

İkinci günki ziyafette Sovieshu'yla birlikte durmak zorunda değildim, bu yüzden ziyafet salonuna tek başıma giderken biraz rahattım. Ziyafet salonunda Kontes Eliza ve Laura ile Güney Krallığı'ndan Prenses Soju'nun da aralarında bulunduğu pek çok soylu kadın vardı. Prenses Soju tipik bir güneyliydi, tatlı, cömert ve yetenekli bir konuşmacıydı. Aniden omzunun üzerinden bakıp "Bu o" deyince söyledikleri herkesin dikkatini çekti.

Arkamı döndüğümde Rashta tek başına yürüyordu ve etrafındaki insanlara gülümsüyordu. Gündüzleri daha da göz kamaştırıcı görünüyordu. Gözlerimiz buluştuğunda buraya gelip benimle sanki yeniden kız kardeşiymişim gibi konuştu, ben de başımı çevirdim.

"Aman Tanrım."

Ama bu sefer Laura Rashta'ya bakıyordu.

"Ne oldu?"

Merakıma engel olamadım ve Laura, Rashta'ya dik dik bakarak cevap verdi.

"Giydiği mavi ipek Majesteleri. Bu Büyük Dük Lilteang'ın sana hediye etmeye çalıştığı şey değil mi?"

Arkama baktığımda Laura'nın doğruyu söylediğini gördüm. Rashta mavi ipekten bir elbise giymişti. Hanımlar dillerini şaklatıyordu.

"Büyük Dük Lilteang gerçekten inanılmaz."

"Evet. Majesteleri tarafından reddedilir reddedilmez başka kapılara gitmiş."

Tekrar arkama döndüm ve bu sefer konuşan Kontes Eliza'ydı, sesi alçak ve şaşkındı.

"İmparatoriçe'den elinden aldığı tek şeyin ipek olduğunu düşünmüyorum."

Neyden bahsediyordu?

Bu artık canımı sıkmaya başlamıştı ama tekrar geriye dönüp baktığımda gözlerimi oradan alamadım.

Vikontes Verdi'nin bana nedimem olamayacağını söylemesinin ertesi günüydü ve Vikontes Verdi Rashta'nın yanında duruyordu. Başka bir leydinin arkasında olduğu için ilk başta onu görememiştim ama şimdi açıkça görebiliyorum. Vikontes Verdi Rashta'nın yanındaydı. Laura bütün gece Vikontes Verdi için endişelenmişti ve sert bir şekilde bağırdı.

"İnanamıyorum. Kızgın mı?"

Rashta ve Vikontes Verdi bizim yönümüze, yüksek sesin kaynağına baktılar. Vikontes Verdi beni görünce bakışlarını hemen kaçırdı.

"..."

Lilteang'ın mavi ipek hediyesinin komik olduğunu düşünüyordum ama bu sefer üzüldüm. Nedimem, kocamı elimden alan kadının yanında duruyordu. Benden çok fazla borç almıştı. Vikontes Verdi'nin planının ne olduğunu ya da fikrini nasıl değiştirdiğini bilmiyordum ama daha önce Rashta ile en çok dalga geçen oydu.

"..."

Kont Eliza ve Laura yanımda bir şeyler söylediler ama onları duymadım. Bu konuda ne söylemeliyim? Utanmış mıydım? Hayal kırıklığına mı uğramıştım? Bu cariye benim her şeyimi elimden almak için mi geldi?

Hayır. Belki de Vikontes Verdi başından beri arkadaşım değildi. Belki benimle sadece para için birlikteydi ama telaşlı görünmemeye çalıştım. Prenses Soju dilini şaklattı.

"Cariyelik sistemini anlamıyorum. Güney Krallığı'nda böyle tuhaf bir sistem yok. Kibar bir ifadeyle o bir cariye ama İmparator sizi aldatmış olmuyor mu? Ama kanunlar onu cariye olarak onayladığı için ne kadar ayıp olduğunun farkına varmadan başını dik tutuyor."

"Dediğin gibi. Dimdik yürüyerek İmparatoriçe'nin önünden geçebilmesi tuhaf değil mi?"

Laura beni savunmak için konuşurken ben onları görmezden gelip en tatlı şampanyayı seçtim. Dün oturduğum yerden kalkıp kaçmıştım, bu yüzden bugün mümkün olduğu kadar uzun süre kalacağımı düşünmüştüm ama belli ki bu çok kolay olmayacaktı. Prenses Soju ve diğer hanımların söylediği her cümleye canı gönülden katılsam da bu konuyu toplum önünde konuşmak istemedim.

Hikayenin nasıl yayılacağını merak ediyordum. Herkes görünüşte bana saygılıymış gibi davranırdı ama arkamdan konuşurlardı.

"Başka bir şey konuşalım mı?"

Sonunda dolaylı olarak bu konuyu tartışmak istemediğimi belirttim. Neyse ki Prenses Soju alınmadı ve konuşmayı hemen başka yöne çevirdi.

"Ah, bu sabah Prens Heinley hakkında ilginç bir hikaye duydum."

"İlginç bir hikaye mi?"

"Güney sarayında birlikte yemek yiyorduk. Doğu İmparatorluğu'ndan biriyle isimsiz olarak mektuplaştığını duydum."

"!"

"Mesajlaştığı kişiyi bulmak istediğini ve onunla güney sarayında buluşmaları gerektiğini söyledi. Bu dedikodu şuan her yerde."

Remarried Empress (Yeniden Evlenen İmparatoriçe) TÜRKÇE ÇEVİRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin