Bölüm 7

3.6K 379 8
                                    

Ayol ne olursunuz yıldıza basın ve yorum yapın güzel okuyucularım...
Ben meraklı bir yazarım oy atanlara özelden mesaj atmaktan yoruldum yahu, böyle güzel ve tatlış yorumlar yapsanız da hep beraber eğlensek.
Sizleri seviyorummmm

Andrew, Daisy ile olan dersi her ne kadar kısa kesmeye çalışsa da bu konuda pek başarılı olamamıştı.

Saatler boyu bir yandan kızdan uzak durmak isterken bir yandan o lanet ettiği kokusunu içine derin derin çekmek istedi.

İki uç noktada çırpınmaktan yorulmuştu.

Bilge ise sinirden daha çok adama okkalı okkalı vurabileceği birkaç hareket göstermişti.

Andrew'e her vuruşunda son derece zevk alıyordu, korkuyor muydu, asla korkmuyordu çünkü adam can güvenliğini koruması adına istediği o belgeyi Fransa'ya gitmeden imzalamıştı. Fakat şöyle bir sorun yaşamıştı, elbise giydiği için daha çok üst bölge ile ilgili hareketler göstermişti. Eğer pantolon giymesine izin verirse geri kalan her şeyi gösterebilirdi, evet ama bu uzun etekle ne zıplayabilir ne de adamın kucağına atlayıp onu yere fırlatabilirdi.

Andrew, feci şekilde ter döküyordu.

Gömleği üstüne yapışmış tüm hatları belirginken gömleği yırtıp atmak istiyor fakat rüyası gözünün önüne gelince gömleğini asla üstünden çıkartamıyordu.  Kıza bakınca şok içinde kaldı. Kız hiç ama hiç terlememiş, sadece biraz saçı dağılmıştı. Eğilip kendisine bakınca küfür etti. Su içinde kalmıştı.

Bilge için Andrew'in şu an vücudu son derece etkileyiciydi evet ama aynı zamanda bir o kadar da sıradandı.

Kendi zamanında protein tozunu suyuna bile katan insanlarla o kadar çok vakit geçirmişti ki kaslı insan görmek onu şaşırtmıyordu.

Ve tabii bu hayatta onun için en iyi vücuda sahip tek kişi babasıydı.
Andrew, nefes nefese duvara yaslandı ve karşısında yerde oturmuş dinlenen kıza baktı. Sesindeki resmilik kaybolmuştu.
"İki saatten fazla oldu ama dirhem terlemedin, bunu nasıl beceriyorsun?"

Bilge, Lordun bu yumuşak haline şaşırdı ama adamın yorgunluğuna verip çok da umursamadı.

Derin nefes alıp omuz silkti. "Aslında bu derste size pek de bir şey öğrettim denilemez daha çok soğuk hareketler gösterdim ve nefesimi sürekli ama sürekli düzenledim. Zaten çok terleyen bir tip değilimdir. Genetik."

Andrew, tek kaşını kaldırıp sordu. Ne demişti bu kız yine böyle?

"Genetik?"

Bilge, söylediği kelimeye lanet edip gözlerini sonuna kadar açtı. Genetik ne biliyor muydu acaba bu dönemin insanları. Kendisine içinden bela okuyup konuyu değiştirmeye çalıştı."Lord Andrew, eğer derslerde elbise giymeye devam edersem size asıl önemli hareketleri gösteremem."

Andrew, elini dağılmış saçlarından geçirip mavi gözlerini havaya kaldırdı."Ne istiyorsun anlamıyorum, erkek gibi pantolon giymeyi mi?"

Sonra bakışlarını kıza çevirdi. Uzun uzun inceledi. Her incelediğinde tüyleri neden ürperiyordu böyle.

Ders boyunca kız ona her dokunduğunda sanki bir gül bahçesine düşmüş gibi hissediyordu.

Dikenlerden dolayı gülleri tutmak istemeyen ama o güzel yapraklarıyla büyülenmiş küçük bir çocuk gibiydi.

Ona dokunmak istediği için bir sonraki derste eldiven takmayı bile düşündü.

Aslına bakarsanız Andrew, kıza karşı hissettiği bu yoğun duyguya anlam veremiyordu, çünkü kendisi de ne olduğunu bilmiyordu.

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin