Bölüm 61

1.2K 142 18
                                    

Gustavo üzerinde ona vuran adamın, dövüşlerini izlerken fark ettiği belindeki o hassas yere bir tane yumruk atarak Andrew'i nefessiz bıraktı ve Andrew bu kısa sürede verdiği açıkla kendisini yerde buldu.

Ancak Andrew bir kere daha dönerek tekrar Gustavo 'nun sırtını yere verip bir yakasını eliyle tuttu, diğer eliyle de vurmaya devam etti.

Gustavo yine aynı hareketi yapıp Andrew 'in sırtını yere verdiğinde beline daha sert vurduğu için Andrew birkaç saniye kendisine gelememişti.

Bilge iki kere aynı hareketi yaparak kocasını hareketsiz bırakan Gustavo'yu tam o an kaşlarını çatarak izlemişti.

Andrew yüzüne yediği sert yumruktan tam kaçacaktı ki beline giren limitsiz acı nefesini kesti.

Bilge, hâlâ aynı yere vuran Gustavo 'nun olayını çözmüştü.

Daha fazla buna izin vermedi. Veremezdi!

Öne doğru adım attı.
Edward kolunu tuttuğu için kımıldayamadı.

"Edward!"diye kızdı,"Gustavo, Andrew 'i sağ boşluğunda sırtı ile ön belindeki yere vurarak yeniyor! Bırak beni! Andrew böyle yerden kalkamaz!"

Edward kaşlarını kaldırarak önce kafasını eğip Bilge'ye sonra da yerde kavga eden adamlara baktı.

Bilge,"Tanrı aşkına!"diye bağırdı herkese. "Neden kimse ayırmıyor!"

Yanındaki uzun ayaklı masadan aldığı kristal bardağı Gustavo 'nun kafasına attı.

Gustavo ensesine gelen sert bardakla yana düştü ve acıyla inledi.

Andrew öfkeyle doğruldu. Gustavo'ya kan tükürüp öksürdü. Ayağa kalkıp yerde kıvranan adama sertçe tekme atarak,"SENİ KAZIĞA BİZZAT BEN OTURTACAĞIM!"diye hırladı. Gustavo darbeyle öksürük krizine girdi.

Andrew belindeki ağrı yüzünden nefes alamıyordu. Kendini yere bırakıp oturdu ve nefeslenmeye çalıştı.
Bilge kolunu Edward 'dan kurtararak kendine gelmeye çalışan adama koştu, başını tutup ona sımsıkı sarıldı.

Andrew,"Kalk."dedi sertçe onu itip. "Eve gidelim."

Bilge hafifçe itilmenin verdiği şokla,"Pe-pekala."dedi ve ayağa kalkıp ağzı yüzü kan olan kocasının kalkmasını bekledi.

**

Andrew kızla konuşmuyordu.

Yataktaydılar, birbirlerine sırtlarını dönmüş öylece duruyor, asla ama asla konuşuyorlardı.

Olivia ve diğer tüm çalışanlar Lord Andrew 'in halini gördükleri gibi küçük dillerini yutmuşlardı.

Bilge çok mahcuptu. Ve üzgün.

Çok üzgün.

"Özür dilerim,"diye fısıldadı Andrew 'e dönerek.

Andrew 'den çıt çıkmadı. Bilge ağlayacaktı. Gözleri dolu dolu,"Andrew,"dedi kedi gibi. "Lütfen yüzüme bak."

Andrew,"Yat."dedi sertçe. "Sinirleniyorum!"

Bilge gözlerini açtı. "Neden neden!"

Andrew kaşlarını çatarak doğruldu ve Bilge'ye bakmadan yataktan bir hışımla kalktı.

Hiç cevap vermedi, o yok gibi davrandı ve orayı terk etti.

Arkasında gözü yaşlı bir leydi bıraktı,
Ama vicdansız lordun umurunda değildi.

**
Aradan birkaç gün geçti.
Evde herkes, hâlâ, gergindi.
En çok da Windsor ve Cambridge dükü Lord Andrew Albert Windsor.

Bilge ise,

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin