Bölüm 29

2K 159 12
                                    

Bilge odaya bir akciğer dolusu nefesi sertçe verip giren lorduyla bakışlarını ona çevirdi ve vücudunu baştan sona inceleme ihtiyacı duydu.

Genç adam ceketini çıkarmış yere atmış gömleğinin düğmelerini açmaya başlamıştı.

Kadın gördüğü detayla,"Lordum."dedi.
Andrew meraklı bakışlarını kıza çevirip,"Efendim?"dedi.

Bilge gözlerini kısarak,"Dışarıda tam olarak ne yaşadınız?"diye sordu.

Gerçi erkekler,
Bir yere sürtününce bile tahrik olabilen yaratıklardı ama merak etti.

Çünkü Jennifer faktörü vardı.

Sinirlendiğini hissetti Bilge.

Andrew anlamadı,"Ne demek istiyorsan direkt de Bilge. Sinirlenmeye başlıyorum,"

Bilge öfkeyle meydan okudu, zira düşündüğü, gözünün önüne gelen o sahneler delirtti.

"İstersen sinirden kriz geçir Andrew." Canı biraz yansa da yatakta oturur pozisyona geçti. "Senin bu halin ne?" Sertçe sormuştu bu sefer.

Andrew,"Ne var amına koyayım halimde!"diye bağırdı. "Ne var!"

Bilge kaşlarını çatarak,"Bağırma lan bana!"diye yükseldi. "Yemin ederim Allah'tan başka kimseden korkmuyorum, seni öyle bir döverim ki müze de sergilenirsin!"

Andrew şaşkınlıkla,"Se-"dedi sustu. Sonra,"Ne-"dedi yine devamını getiremedi. Gömleğinin düğmelerini açmayı bile unutmuş eli öylece karnındaki düğmede donakalmıştı.

Diyebildiği tek şey,"Müze mi?"oldu.

Bilge,"Sinirlendim ya!"diye kendi kendine konuştu. "Kimin koynundan çıktın Ademoğlu? Bana onu söyle!"

Andrew yutkundu. "Kimsenin Bilge,"dedi kedi gibi. "Bu da nereden çıktı?" Bilge niye böyle zekiydi ki?
Diğer leydiler gibi beynini kullanmamayı tercih etmesini çok isterdi.

Bilge,"Hassiktir oradan Andrew,"dedi. "senin küçük oğlan almış başını gidiyor, örtü atsam üstüne örtü yere düşmez," sabır çekti. "Dudaklarında kırmızılık var,"

Hayal kırıklığına uğradı Bilge. Adamın gerçekten ona aşık olduğunu düşünmeye başlamıştı, aptal kafası.

"Hayal kırıklığı,"diyerek kafasını yavaşça iki yana salladı. Sesi kısık çıkmıştı,"Diyebileceğim tek şey bu."

Andrew çatık kaşlarının altında şaşkın bir hüzünle baktı. Yutkundu,"Kimsenin koynuna gitmedim,"dedi yavaşça,"Ya da girmedim Bilge."

Derin bir nefes aldı ve açmadığı düğmeleri gömleğini iki yana açarak patlatıp gömleğinden kurtuldu.

Düğmeler odanın dört bir yanına saçıldı.

Andrew,"Jeni hadsizce davrandı,"dedi. "Ama karşılık bulamadı, evden kovdum."
Bilge kaşlarını havaya kaldırıp öylece kendisine yaklaşan adama baktı,"Bende buna inanacağım değil mi Andrew," hüzünle gülümsedi,"Gerçekten de öyle düşündüğüm için değil de zorunda olduğum için buna inanmalıyım," iç çekti. Bakışlarını kaçırıp başını eğdi,"Çünkü sen benim lordumsun."diye ekledi.
Andrew tekrar yutkundu, neden bu kadar yutkunuyordu?

Tanrım!

Yatağa iyice yaklaşarak Bilge'nin baş ucuna oturdu ve kıza,"Bize neden bunu yapıyorsun?"diye sordu.

Bilge kafasını kaldırıp burnunun ucuna girmiş adama baktı. Lacivert gözlerine, sert yüz hatlarına, sakallarını,"Ne yapıyorum ki Lordum?"diyerek hüzünle gülümsedi. "Gerçek bu değil mi?"

Andrew kafasını iki yana salladı."Değil,"dedi. "Yaptığım yanlışları görmem zor oldu evet ama izin ver düzelteyim." Gülümsedi. Kıza yaklaşıp elini yanağına koydu ve hafifçe okşadı. "İzin ver yalvarırım."dedi.

Bilge kafasını iki yana salladı ve gözünden akan yaşla yanağını adamın elinden kurtardı,"Nasıl acı çekiyorum bilmiyorsun Andrew."dedi. "Eğlenceli, konuşkan, hayatı tiye alan beni biliyorsun evet ama gerçek beni bilmiyorsun." Nefes alamıyor gibi hissetti.
"Benim nasıl çırpındığımı, çırpındıkça nasıl battığımı ben dışında kimse görmüyor. Ben bıçaklandım. Beni bıçakladılar."

Gözünden bir damla yaş aktı,"Ben bu kadar zayıf değildim, bana bir şey oldu." Burnunu çekip,"Sen bana iyi gelmiyorsun."diye fısıldadı ama bunu İngilizce yapacak cesareti kendisinde o an bulamadı.

Kendi lisanında dedi bunu.
Andrew kızın ne dediğini anlamadı.
Ama kelimeler o kadar hüzünlü geldi ki kulağına duraksama ihtiyacı duydu.

"Sen hala zayıf değilsin."dedi Andrew. Bilge'ye biraz daha yaklaştı. Bilge güldü,"Bir kere daha kendimi böyle zayıf hissetmiştim lordum," kendi zamanında yaşadığı anılarını bu zamana göre değiştirerek anlatacaktı.

"Eğitim almaya gittiğimde ailemden uzaklaştığım ilk zamanlardı," üniversiteden bahsediyordu. "Esasen çok uzaklaşmamıştım ama sadece kızların olduğu bir yerleşim yerinde kalmam gerekti,"
Burada da bahsettiği yurttu. "Hem devletin yerleşim yeri hem de parası olanların kaldığı yerleşim yerleri vardı, ben özel olan o yerleşim yerlerinde okula gidiyordum." Acıyla gülümsedi. Özlemişti. Gözlerinden akan yaşları hissetmiyordu çünkü geçmişte birden kaybolmuştu. Orada kalmak istemişti. "O yerleşim yerinde istenmeyen kız oldum," güldü acıyla,"Yerleşim yerini koruyan askerler de kadındı, diğer öğrencilerin dolduruşuna gelip gelip bana sataşıyorlardı." Hüzünle yutkundu, iç çekti ve istemeden hıçkırık kaçtı ağzından,"İlk orada istenmemiştim." Burnunu çekip gülümsedi. "Çünkü orada da mutlu değildim ve rol yapıyordum, hayatı umursamıyor gibi davranıyordum, herkesi kendim gibi samimi sanıyordum, diğerlerinin sandığı aksine kendimi göstermeye değil arkadaş kurmaya konuşmaya çalışıyordum." Omuz silkti,"Ama beni birkaç kişi dışında kimse sevip benimsemesi Lordum. Tıpkı burası gibi. Beni sadece sen seviyorsun. Sadece sen Lord Andrew. Senin sevgini de resmiyetin bazen kapatıyor. Ben sığamıyorum buraya. Eski karın seni ayartmaya çalışmış yanıma öyle gelmişsin. Ne yapmam gerekiyor ki? Kadınlık görevim onun başladığı işi bitirmek mi? Seni rahatlatıp sonra kabuğuma çekilerek ağlamam mı lazım, Lord Andrew,"yutkundu sertçe. "Ben buraya ait değilim."

Andrew ne diyeceğini bilemedi. "İstemediğin, ait olmadığın yerde olduğunu düşünüyorsun Bilge ancak ben görüyorum ki," gözlerini yumup sakinleşmeye çalıştı. Bacak arasındaki lanet ağrı bir türlü kesilmemişti. "Sana sihirli bir değnek versem ve istediğini düşündüğün yere gitsen oraya da ait olmadığını düşünmeye başlayacaksın."

Bilge bu cümle ile şaşırdı ama şaşkınlığını kendisine sakladı.
Çünkü evet,
Bazen kendi zamanına dönse ne yapacağını düşünüyor boşlukta asılı kalıyordu.

"Ben."dedi Andrew,"Seni seviyorum Bilge." Bilge hüzünle tebessüm etti. Andrew ekledi. "Jennifer her zaman gerçek bir sürtük gibi olmayı marifet sandı ancak istediğini sen geldiğinden beri asla benden alamadı, bu onu daha da çıldırtıyor, sana olan sevgimi görüyor ve kabullenmek istemiyor çünkü hiçbir zaman onu böyle sevmedim." Kıza iyice yaklaştı ve biraz eğilip kafalarını aynı seviyeye getirdi. "Ama seni sevdim."diye fısıldadı kızın dudaklarına.

Bilge kafasını salladı,"Bende sizi sevdim lordum."dedi. "Ama benim sevgime yine siz engelsiniz."

Andrew duyduğu cümleyle kalbinin firlayacağını düşündü. "O zaman sana düşen engelleri aşmaktır narin papatyam."

Bilge gözlerini yumdu. Adama bu kadar yakın olmak tüylerini diken diken yapıyordu.

Herif çok karizmatikti.

Andrew dudaklarını kızın dudaklarına yapıştırdı.

**

Andrew kızla deli gibi öpüştükten sonra bacak arasındaki ağrı kat be kat artmış ancak bu enerjisini Bilge üzerinde atamadığı için banyoya girerek soğuk bir duş almaya koyuldu.

Bilge ve bedenini hayal ederek kendisini tatmin etti sonra da hırlayarak boşaldı.

Genç kızın vücudunu istiyordu.

Hemde deli gibi.


Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin