Bölüm 54

1.4K 153 6
                                    

Andrew kız annesini havada takla attırıp masaya bedenini çaldığında aniden gülümsedi. Rahat bir nefes vermiş, kuş gibi hafiflemişti.
"Bilge,"demişti aşkla.
Bilge saç diplerinin acısı kesilince eliyle dağılmış saçlarını öfkeyle kaşıdı ve,"Elimde kalır bu kadın benim ya!"diye Türkçe bir şekilde bağırdı.

Duke yerden kaldırıldığında Edward da acı içinde ağlayan annesini kolundan tuttuğu gibi masadan indirdi ve dışarı sürükledi.

Andrew,"Bilge,"diyerek yaklaştı karısına hızla. Bilge öfkeyle adama baktı. Andrew kızın yanaklarını tutup alnını öptü. Bilge sinirle adamı göğsünden iterek,"Dur bir."dedi. Andrew şaşkınlıkla birkaç adım geri çekildi ve kızın acı çektiğini gösteren yüzü korkusunu geri getirdi. Boğazından kan geliyordu,
Hemde hatrı sayılır derecede.

Bilge boğazındaki sızıyı sonunda hissettiğinde yüzünü ekşitti ve elini boğazına götürdüğü gibi hissettiği ıslaklık ile küfür etti. "Hay sikeyim sizin lordluk, leydilik derdinizi ya!"

Duke ve evdeki herkes gözlerini belerterek dona kaldı. Bilge hiç çekinmeden küfür etmişti ama hakkı vardı. Yaşadığı normal değildi.

Andrew ise güldü. "Sikme."dedi keyifle. "Boşver, hadi gel sana pansuman yapalım."

**

Bilge boğazını sardıkları onu kaşındıran uzun ince kumaş bezle öylece bebek emziriyordu. Andrew,"İyi misin sevgilim?"diye belki bin kere sormuştu ancak Bilge asla kafasını kaldırıp adama bakmadı.

Andrew iç çekti. "Hak ediyorum." Mırıldandı sıkıntı ile. "Ben hak ediyorum." Bilge kafasını kaldırıp adama öfkeyle baktı. "Hak ettiğini fark etmen güzel Andrew ama sorun sen değilsin."

Andrew merakla ve acıyla sordu,"Ne o zaman sorun?"

Bilge,"Biz."dedi. "Farklı dünyaların, evrenlerin, zamanların insanlarıyız Andrew."

Bunu derken gizliden gizliye içini döküyordu resmen. Andrew şaşkınlıkla,"Ne yani?"dedi. "Senden on yaş büyüğüm diye yaşlı mı görüyorsun beni?"

Bilge istemsizce sinirli bir tebessüm etti. Andrew anlamamıştı.

Bilge de anlatmayacaktı.

Susup meme emmeyi keserek uyuya kalan oğlunun gazını çıkarttı ve beşiğine yavaşça koyarak iç çekti.

Tüm bu süre zarfında Andrew sabırla karısını izledi.

Bilge adamın yanına vardı, eteğini toplayarak kucağına oturdu ve iki eliyle yanaklarını kavradı. "Bak,"diye fısıldadı. "Ben Türküm."

Andrew kafasını salladı,"Ama yarı İngilizsin ve bu gayet yeterli!"

Bilge,"Hayır."dedi. "Yetmiyor, ben Türküm. İngiliz olmak istemedim, İngilizler anneme hayatı boyunca sadece eziyet çektirdiler. Tıpkı şu anda benim yaşadığım gibi,"

Andrew 'in gözlerindeki hayal kırıklığı kadının yüreğini korladı. "Beni hiçbir zaman sana layık görmeyecekler."

Andrew acı ve öfke dolu mavi gözleri ile fısıldadı. "Ben sana aşığım Bilge,"

Bilge gülümsedi. Gözlerinde ne zaman dolduğunu bilmediği yaş yanağından usulca aktı ama ikisi de bunu görmedi, hissetmedi.

"Atilla da ben de istenmeyeniz."

"Ben sizi istiyorum Bilge."

Bilge kafasını iki yana salladı. "Yetmiyor ama Andrew,"

"Bana yetiyor."dedi adam acı içinde. "Bana yetiyor."

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin