Bölüm 94

1K 138 13
                                    

Andrew gözlerini yumdu. "Bu içimdeki his nasıl geçecek Bilge?" Bilge,"Anlat."dedi burnunu çekip. "Ne olur." İstemsiz ağzından kaçırdı.

Bilge çok da zeki bir kız değildi.

"Gustavo boğulurken sana ne dedi?"

Andrew sinirle ona döndü. "O sendin değil mi!"

Bilge gözlerini belerterek,"Kim?"dedi.

"O!"diye kükredi. "Dedektifin yanında oturan. Düelloya kılık değiştirerek girdin değil mi?"

Bilge far görmüş tavşan gibiydi. "Ne zaman?"

Andrew kaşlarını çattı."Dalga mı geçiyorsun sen benimle?"

Bilge korkuyla kafasını iki yana salladı. "Hayır. Sadece şey oldu. Andrew yani, şey, of, ben sanırım," bir türlü konuşamadı.

Genç adam öfkeyle gözlerini yumdu. "Ah Bilge, ah!" Bilge yanaklarını silip burnunu çekti.

Genç adam onun sesi olmasa belki de kaybedecekti, bu yüzden uzatmadı. "Beni ne kadar sinirlendirdiğini bir bilsen!"

Bilge titremeye başladı. "Yo-yoksa beni fark edip mi o şeyi yaptın?" Kendisini çok kötü hissetti. "Ben çok özür dilerim. Kontrolü ka-kaybe-" konuşamıyordu artık. "Ka-kaybedeceğini bilseydim," hıçkırdı. Gözleri şişmiş, kan çanağı olmuştu. "Yemin ederim ki gelmezdi-gelmezdim!" Yutkundu ve titreyerek nefes aldı. Andrew,"Seni gördüğüm için olmadı, ne olduysa."diye mırıldandı kafasını eğip.

Sonra Bilge'nin karnına sert bir sancı girdi.
Yüzünü ekşitti ve gözlerini sımsıkı yumdu. Ağrının geçmesini anlık bekledi. Geçmeyip aksine şiddetlenince ellerini karnına götürdü ve dişlerini sıktı.

Andrew kafasını kaldırıp aniden sessizliğe bürünmüş karısına baktı ve gördüğü manzarayla kaşlarını çatarak,"Bilge?"dedi.

Bilge derin nefesler alıp kendisini sakinleştirmeye çalıştı. Ancak nafileydi. Ağrı dinmiyordu. Andrew,"Bilge iyi misin?"diye sordu.

Bilge cevap veremedi ve biraz öne eğildi. Bu nasıl bir ağrıydı böyle, canından can gidiyordu sanki.

Andrew,"Bilge sana yaklaşayım diye oyun yapıyorsan,"dedi öfkeyle. "Gerçekten çok sinirlenirim!"

Bilge ise onu duyamadı ve en son karnına giren sancının verdiği acıyla,"Ah."diye inledi.

Andrew kızın o an yalan söylemediğini anlayarak,"Doktor çağırın! Muhafızlar!"diye gürleyip ayağa kalktı ve yerde iki büklüm olan karısına koştu.

Onu kucağına aldığı gibi acı çeken yüzüne baktı ve,"Neyin var?"diye sordu.

Bilge karnını tutuyordu. Yatağa götürdü Andrew. Çektiği acıya dayanırken döktüğü boncuk boncuk terli yüzünü sevdi kızın,"Canın neden acıyor?" Andrew çok korktu. Bilge'ye bir şey olursa yapacağı tek şey kendi kafasına sıkmaktı.

Bilge,"Karnım,"dedi sessizce ağlayarak. "Çok ağrıyor."

Andrew kafasını çevirip kızın karnına baktı ve gördüğü manzara korkudan kalbini durduracaktı.

Beyaz geceliğin bacak arası kan revan içindeydi.
"B-burda kal."dedi sanki kız bir yere gidebilecek takatteymiş gibi. Koşarak kapıya gitti ve açtığı gibi muhafızlara,"SİZE DOKTORU ÇAĞIRIN DEDİM!"Diye gürledi.

Muhafızlar korkuyla,"Çağırdık efendim. Doğu yakasından batıya koşuyor şu an da."dediler.

Odadan gelen bağırışlarla Andrew 'in, Bilge'ye kötü bir şey yaptığını düşünen askerler, doktor isteğiyle emin olmuşlardı.

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin