Bölüm 38

1.7K 163 18
                                    

Yorum yapın ayol

**

Bilge durmayan göz yaşları ile kafasını salladı,"Hakkındır Andrew."

Andrew oğluna döndü tekrar,"İsmi"diye mırıldandı. Düşünüyordu."oğlumun adı Harry olacak."dedi kafasını kaldırıp tekrar kıza bakarak. Bilge dudağını dişledi."Şey aslında," Andrew tek kaşını kaldırıp karşısında sessizce ağlayan Bilge'nin iki büklüm oluşunu izledi. "Ne?"

"İsmi Atilla."

Andrew kaşlarını kaldırarak telaffuz etmeye çalıştı. "Atila?"

"Hayır," Bilge burnunu çekerek eliyle yanaklarındaki ıslaklığı sildi ve kafasını iki yana salladı,"Atilla."

Andrew birden aldığı tarih derslerini hatırlayarak,"Oğluma cani barbar Atilla'nın ismini mi verdin!"diye sesini yükseltti. "Tanrının kırbacı Atilla!"

Bilge yutkundu,"Şey, "utandı da," Yani siz Avrupa'lılar ondan çok çekmiş olabilirsiniz ancak Atilla bizim için bir kahramandan aşağı değil."

"Harry Atilla Windsor olacak o zaman." Andrew çok sinirlenmişti. Dişlerini sıkarak sakinleşmeye çalışıyordu. "Atilla koymamalıydın Bilge!"

Bilge,"Ay ne yapabilirim!"diye sinirlendi aniden. Evet, lohusalık başlıyordu. "Ne yapabilirim yani!"

Andrew kızın birden kıpkırmızı olmasına şaşırıp,"Koyma!"dedi.

Bilge,"Gitsene Andrew sen!"diye ciyakladı. Çocuğunu adamdan almaya çalışarak,"Terk et bizi, git sen!"

Andrew, Harry'i kaçırıp kızı tek eliyle kendisinden uzaklaştırdı,"Sakin ol, İsa aşkına!"

"Atilla müslüman!"diye bağırdı Bilge. "Baba! Gel! Beni al bu barbarın elinden!"

"Barbar mı!" Andrew daha ne kadar şaşırtacaktı acaba. "Türklere barbar denir! Bir İngiliz Kraliyet üyesine değil!"

"Öyle mi?"diye kaşlarını kaldırarak sordu Bilge. "Orta çağda tüm aile üyelerinin tek bir suda yıkandığı siz İngilizlere ne deniyor! Soylu mu!"

"Sen?"Andrew kaşlarını çattı,"Ne?"

Bilge gözü dönmüş gibi bağırmaya devam etti. "OSMANLI SİZE SU GÖNDERENE KADAR YIKANMAK NE BİLMEYEN İNGİLTERE SOYLU DEĞİL Mİ!! AMA SIRF SAVAŞ YETENEĞİ FAZLA OLDUĞU İÇİN TÜRKLER BARBAR."

Genç lord,"Aman Allah'ım sen delirmişsin."diye mırıldandı."Bensizlik sana hiç yaramamış."

Bilge göz devirip,"Tut Atilla'yı."dedi."Gidip temiz bez var mı bakacak yoksa da yıkayacağım."

Andrew kucağındaki çocuğu ile Süleyman ve Sherlock 'un yanına inmek üzere odadan çıktı.

Yaşlı adamı gördüğünde söylediği ilk şey,"Efendim Bilge hiç iyi değil."oldu.

Süleyman,"Bizim burada buna doğum hüznü derler oğlum."dedi.

Andrew şaşırdı,"Bir ağlıyor bir bağırıyor bir gülüyor bir utanıyor."

Sherlock kahkaha attı,"leydi Bilge normalde de böyle değil miydi?"

Andrew kafasını çevirip adama baktı,"Biraz böyleydi."

Süleyman gülmeye başladı. "Ben tek başıma neler çektim bir bilseniz Dük Andrew ve Bay Holmes."

Andrew oğlunun yanağını eğilip hafifçe öptü, aklına gelen şeyle Sherlock 'a döndü. "Çocuğun ismini ne koymuş biliyor musun?"

Sherlock merakla,"Fatih mi?"diye sordu. Sonra o Sultan'ın ikinci adını hatırlamaya çalışıp,"Ya da Mehmet?"dedi.

Andrew sinirle kafasını iki yana,"Atilla."dedi. "Tanrının kırbacı Atilla."

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin