Bölüm 144

1.3K 131 46
                                    


Papaz gelin ve damadın nikahını kıyıp Kaan'a,"Gelini öpebilirsin."dediğinde genç adam uzanarak karısının alnına dudaklarını bastırdı ve gözlerini huzurla yumdu.

Andrew ve Edward aynı anda,"Olmaz."dedi. Bilge ve Güneş anlamadı.

Kimse anlamadı.

Küçük bir düğündü.
Çok kişi yoktu çünkü kimseyi çağırmamışlardı.

Kaan'ın annesi Bergüzar Hatun te Osmanlı'dan gelmişti. Ve İngilizce bilmiyordu.

Süleyman ve Gracia 'ın yanındaki yaşlı kadın da şaşırmıştı.

Kaan ve Katherine papazla birlikte yan yana durmuş sert adamlara bakınca yine aynı anda,"Usulüne uygun öpeceksin."dediler.

Bilge,"Hangi usul!"diye fısıltı eşliğinde çıkıştı. "Annesi burada, herifi herkesin içi-"

Kaan kaşlarını çattı. "Lord Andrew. Karımı nasıl öpeceğimi size-"

Andrew gülerek ancak son derece tehlikeli bir soğuklukla,"Annen varmış, o varmış, bu varmış hiçbirini ne dinlerim ne görürüm seni bu kiliseye gömerim. Öp kardeşimi gerçek bir eş gibi."dedi kaşlarını kaldırarak.

Edward kardeşinin laflarına devam etti,"Usulüne uygun öpmezsen seni biz öperiz. Her şey eksiksiz olacak bu düğünde. Bakma lan öyle." Dişlerini sıktı. "Bir tane kız kardeşi-"

Katherine omuzlarını düşürerek ofladı ve Kaan'ın yanaklarını iki yandan aniden kavrayarak dudaklarına yapıştı.

Andrew ve Edward bunu beklemiyordu.

Ve bu durum canlarını daha çok sıkmıştı.

İkisi de dişlerini, ellerini aynı anda sıkarak burunlarından soludular ve Bergüzar Hatun oğlunun gözünün önünde öpüşmesine kafasına attığı, önden görünen saçlarını arkadan kapatmış örtüyü eline alarak yüzünü kapatıp tepki verdi. "Pu."dedi sessizce tükürüp. "Edepsizler." Bakışları öfkeli, yüzü utancından kızarmıştı.

Bilge ve Güneş birbirlerine bakıp ofladılar ve ikisi de kendi eşlerinin bellerine ellerini götürüp aynı anda tutarak büktüler. Andrew ve Edward eş vakitle kadınlarını kendilerinden uzaklaştırdılar.

"Dudaktan öpmenin kültürümüzde sebebi var."dedi Edward öfkeyle.

Kaan utanarak karısını kendisinden uzaklaştırdı ve korkuyla annesine döndü. "Bergüzar anam,"dedi kadının yüzündeki ifadeyi görünce.

Bergüzar Hatun oğlunun yüzüne tükürüp lanet olası gelinine baktı. "Ah beyim ah!"dedi Süleyman'a. "Ecnebi gelin aldırdın bize, biz daha ne yaparız, nasıl deriz eşe dosta. Osmanlı'da kız mı yoktu. Bu ne rezalettir."

Süleyman iç çekti,"Ecnebi gelin aldırdım ki Müslüman yapasınız sevap kazanasınız. Gelinine ve oğluna elini öptürür bu durumu da unutursun olur biter."

Kaan,"Katharine, annemin, beyimin elini öpmek gerekir."dedi yutkunarak. Annesinin bakışları korkutmuş, utanmıştı. Katherine korktu. "O dediğin şey nasıl yapılıyor bilmiyorum. Sadece öpecek miyim?"

Kaan kızın elini tuttu ve,"Gel."dedi sakince. "Beni takip et ve ne yaptıysam öyle yap."

Katharine yürürken kafasını salladı,"Tamam."

Büyüklerin yanına vardıklarında Kaan,"Beyim,"diyerek Süleyman'ın elini eğilip öptü ve alnına koydu.

Süleyman,"Bir yastıkta kocayın."dedi gururla.

Katharine teşekkür etti ve Kaan'ın yaptığı gibi adamın elini öptü.

Kaan sonra Gracia'in elini eğilip öptü ve Katherine de onu taklit etti.
Bergüzar Hatun'a sıra gelince Kaan,"Ana kızı abisi zorladı."diye açıklama yaptı.
Yaşlı kadın o kadar kınayıcı bakıyordu ki Kaan birkaç kere yutkunmuştu.

Bergüzar yüzünü ekşitti,"Ben sana hiçbir şey demiyorum oğlum, sen yolunu bulmuşsun."

Kaan,"Ana deme bunu."dedi yalvarır gibi. "Tanısan çok seveceksin. Ben eminim."

**

Kaan'ın mutsuz yüzü Bilge'yi ve Güneş'i üzdü.

Eşlerine döndüler ve tam o an Edward tek kaşını kaldırıp,"Yeter artık bakmayın şöyle."dedi.

Andrew onları yok sayıyordu. Böylelikle canı sıkılmıyordu.

Güneş,"Rezil ettiniz çocuğu."dedi sinirle. "Hiç başka dine hoşgörü yok." Bilge'ye döndü. Türkçe bir şekilde,"Gerçi bu orospu çocukları bizim zamanımızda da ırkçıydı, din ayrımı yapıyordu."

Bilge iç çekti. "Katranı kaynatsan olur mu şeker?"
Cümleyi birlikte tamamladılar. "Cinsini siktiğim cinsine çeker."

Bilge çaktırmadan ona bakan kocasını dövme isteği ile cebelleşirken,"Gel bugün sadece Türkçe konuşalım."dedi Güneş 'e. "Bu iki dingil de meraktan delirsin."

Edward,"İngilizce konuşsanız biz de anlarız."diyince Güneş hevesle kafasını salladı. "Olur bana uyar." Edward 'a döndü ve yanağına elini koyarak,"O soysuz ananızı sikeyim."diye fısıldadı sanki aşk cümlesi kuruyormuşçasına. Edward çapkınca güldü ve kızın dudaklarına yaklaşarak,"Küfür etme sevgilim."diye fısıldadı.

Güneş korkarak Bilge'ye baktı.

Bilge,"Lan sen nereden biliyorsun Türkçe küfür?"dedi çatık kaşlarıyla.

Edward, karısından uzaklaşarak sandalyede arkaya yaslandı ve gri takım elbisesinin cebinden saati çıkartıp,"Yarım saate kutlamaya geçeceğiz."

Bilge sinirle,"Cevap verir misin?"dedi.

"Sen sürekli küfrediyorsun Bilge."dedi Edward kadına bakarak. "Sürekli. Andrew de bende o sikmek kelimesini," sikmek derken Türkçe söylemişti. "Ne demek olduğunu babamdan öğrendik."

Bilge neye şaşıracaktı?

Babasının bunlara küfür öğretmesine mi,
Edward 'ın, kendi babasına babam demesine mi?

Andrew derin nefes alarak için için güldü. Bilge kocasının ruh halini hissetmiş gibi birden ona dönünce Andrew papazın verdiği vaazlardan çekmediği bakışlarını yavaşça yanında oturan karısına çevirdi.

Bilge,"Andrew,"dedi. Andrew pis pis sırıtıp kafasını salladı,"Efendim?"

"Sen anlıyor muydun küfür edince ben?"

Andrew kafasını aşağı yukarı hafifçe salladı,"anlıyordum. O kadar çok küfür ediyorsun ki."

Kıza iyice yaklaşarak kulağına fısıldadı. "Özellikle yatakta."

Bilge adamı sinirle itti. Hışımla ayağa kalktı. "Ben biraz Katherine'in yanına gideceğim."

**

Katherine,"Sanırım Bergüzar Hanım beni hiç sevmedi."dedi.

Bilge,"Boşver."diyerek iç çekti. "Tanıyınca seveceğini hepimiz biliyoruz. Hem Kaan'ın gerçek annesi de değil. Babasının ikinci eşi."

Katherine şaşırdı. "Ama ona ana diyordu."

Güneş gülümsedi,"Step, step mother."dedi. "Anla işte. Üvey."

Katherine kafasını salladı. "Abimlerin yapmak istediği şeyi anlıyorum ancak bu durum çok üzüyor."

Güneş kafasını salladı,"İki koca bebek."

"Sen Güneş!" Andrew birden oturduğu yerden ona bağırdı. Güneş ona dönünce alaylı bir tehditle,"Dikkatli ol."dedi. "Ağzına acı biber sürerler!"

Güneş anlamadı,"Sebep?"

Andrew gülerek,"Anlarsın sonra."dedi.

Edward da merak etti. "Ne oldu ki?"

"Senin karın," Andrew iç çekti. "Sürekli bana küfür ediyor. Geçen yatakta yorganın altındaydım. Odaya girdi, Bilge'ye çaktırmaması gerektiğini söyledim. Güneş beş dakika konuştuysa üç dakikasında bana küfür etti."

Edward şaşırdı,"Çıkıp hesap sorsaydın ya."

"İşim vardı," Andrew kardeşine baktı. "Mühim bir iş."

Edward anlamadı,"Yorganın altında belge imzalıyor gibi konuşma."

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin