Bölüm 88

1K 116 29
                                    

MÜTHİŞ OKUYUCULARSINIZ, DAHA ÇOK ATIN YALVARIRIM MÜTHİŞ BAYILIYORUM SİZ ATTIKÇA BÖLÜM YAZIYORUM.

**
Andrew,"Güneş senin malikaneye gelecek."dedi sertçe. "Hayır dersen dayak yersin."

Edward anlamadığından buruşturduğu yüzüyle abisine döndü,"Ne?"

Andrew, Edward'ın omzuna vurup,"Uzatma."dedi ve karısının yanına, bahçedeki mermer süs havuzuna yürüdü.

Edward düzeltmediği yüzüyle Güneş 'i aradı.

O, yanlarındaki Olivia ve Katherine ile konuşuyordu. Kafasını eğerek incelemeye başladı. Tarzı, tipi Bilge'ye benziyordu.

Onların yüzlerindeki, adını koyamadığı bir şey farklıydı.

Zaman farkının verdiği bir şey olmalıydı bu.

İç çekerek onların yanına gitti.

"William Wallace 'ın mezarı nerede?"diye sordu Güneş.

Katherine,"A,"dedi şaşırıp. "Ben, b-bilmiyorum." Yardım ister gibi Olivia'ya baktı.

Edward yanlarına vardığı gibi duyduğu soruyla göz devirmek istedi. "Öyle bir mezar yok Leydi Güneş."

Güneş arkasından gelen sesle irkilerek döndü. "Lord Edward."güldü. "Ne leydisi, lütfen bana Güneş diyin, benim İngiliz Kraliyet soylusu bir kocam yok."

Edward kafasını salladı,"Ama siz yine de bana Lord Edward deyin."

Güneş anlamadı, anlık çatılan kaşlarıyla,"Ne diyeceğimden korktunuz ki?"dedi.

Edward,"Neme lazım,"diyerek gömleğinin bileğindeki düğmeleri kontrol etti. Umursamaz davranıyordu. "Adımla falan seslenirsiniz."

Güneş,"Vaz geçtim lordum, affedin."dedi alayla. "Bana lütfen ismimle seslenmeyin."

Edward alayla güldü, tüm konuşma sırasında bir kere kıza bakmamıştı ancak Güneş sinirli bakışlarını bir an olsun yeşil gözlerden çekmedi.

"Çok umurumdaydı,"dedi Edward bir çocuk gibi. Birden ciddileşti. "Sizin zamanınızı bilmem ancak bu zamanda soylular birbirine saygı duyar."

Güneş sabır ister gibi Katherine'e döndü. Katherine tebessüm etti, omuz silkti. Yapabileceği bir şey yoktu.

"Lordum ben soylu değilim."

Edward ilk defa kafasını eğip kıza baktı. "Ne yani basit bir köylü müsün?"

Güneş "Evet?"dedi.

Edward,"O zaman sana isminle sesleneceğim."diyip tekrar çenesini havaya kaldırdı ve ona bakmayı kesti.

Güneş ne yaşadığını anlamadığı için yardım istedi. Olivia 'ya baktı,"Ben anlamadım."

Edward alayla güldü ve yanlarından uzaklaşıp,"Ben gidiyorum Andrew! Bay bay"diye bağırdı.

Andrew karısı yanında olmasaydı,"Siktir git!"derdi. Ama karısı yanındaydı. O yüzden sadece,"Gerzek."dedi.

Bilge kıkırdayarak kocasına baktı.

Andrew ona gülen kadını fark ederek,"Hey,"dedi. "Sen bana mı güldün?"

Bilge kafasını iki yana salladı. "Hayır lordum."

"Jack!"diye bağırdı Andrew. ,
Jack koşarak yanına geldi. "Emredin lordum,"

"Leydi Güneş'in eşyalarını toparlat, kaçan Lordunun malikanesinde kalacak."

Bilge şaşırdı,"Sebep?"

Andrew ona döndü ve göz kırptı. "Kocan bazı şeyleri düşünüyor da yapıyor sevgilim."

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin