Bölüm 105

993 141 28
                                    


Andrew yol boyunca sustu, Bilge'nin zaten konuşası yoktu.

Bilge, bugün ilk değil belki ama Andrew ile arayı düzelttikten sonra ilk defa keşke böyle bir zamana gelmeseydim demişti kendisine.

Malikâneye geçtiklerinde Andrew karısını indirmek için elini uzattı Bilge iç çekti bir eliyle karnını diğer eliyle adamın elini yavaşça tuttu ve aşağı indi.

Andrew, kızın yüzüne baktığında kaşlarını çattı. Neden göz teması kurmamıştı.

Bilge durup malikâneye baktı. Sonra iç çekip yavaş yavaş yürümeye başladı.

Andrew kaşlarını kaldırarak karısının dışarıda bekleyen Olivia'ya gidişini izledi.

Olivia'dan bebeği aldı Bilge ve saatin ne kadar geç olmasını umursamadan malikanenin arka tatafındaki bahçeye doğru yavaşça ilerledi.

Atilla güldü ve annesinin onu tutan elini, kafasını eğip tükürüklere boğdu.

Oysa çocukcağız öpmeye çalışıyordu.

Bilge malikane büyük olunca yorulmuştu. "Ay Atilla, kalk yürü diyeceğim ama," arkasından koşarak, elinde sofra bezi ve üç büyük minder vardı, Olivia güldü.

Bilge arkasını dönünce elindekileri gördü ve,"Teşekkür ederim."dedi.

Olivia gülümsedi. Malikanenin arka tarafına geldiklerinde yaşlı kadın hemen yeri hazırladı ve"Bilge,"dedi. "Yere oturamayacaksan, sana ben koltuk taşıtabilirim."
Bilge iç çekti. "Bir deneyelim, olmazsa olur valla." Atilla'yı Olivia'ya verdi. Bebekle oturamazdı.

Atilla direkt kaşlarını çattı ve Olivia'nın boynuna vurdu. Annesinden niye aldı yani şimdi, ne gereği vardı.

Bilge oturup kafasını kaldırdı. "Aslında iyiyim ya, arkamda bir şey olsa daha rahat olurdu ama şu anda da iyiyim bence."

Olivia kafasını sallayıp bebeği yere bıraktı ve Atilla emekleme pozisyonuna geçti hemen.

Bilge gülümsedi. Atilla kafasını annesine kaldırıp gülümsedi. Bilge,"Ati,"dedi aşkla. "Sen artık emeklemeyi çözdün mü annecim?"

Atilla kıkırdayarak annesine yavaş yavaş emekledi.

Bilge'nin yanına geldiğinde durup tekrar oturur pozisyona geçti ve bir anda dengesini kaybederek geriye doğru minderin üstüne düştü.

Bilge ağlar korkusuyla gülüşü yüzünde dondu ancak Atilla kahkaha attı.

Olivia 'ya şaşkınlıkla baktı Bilge.
Olivia güldü. "Harry, gizemlerle dolu."

Bilge kafasını salladı.
Koşa koşa elindeki piknik sepetiyle Alfonso geldi.

Kan ter içinde kalmıştı yine,"Ninemin ağrıyan dizleri aşkına." Durup soluklandı. "Leydim size meyve getirdim, pasta yaptım, çilekli pasta yaptım sizin için."

Bilge,"Gece gece."diye şaşırdı.

Alfonso sofraya diz çöküp sepetin içindekileri dizerken Bilge,"Alfonso yemesem ayıp olur mu?"diye sordu.

Alfonso,"Mio Dio!" Diye bağırıp durdu ve Bilge'ye baktı. "Olur tabii leydim, pasta bozulur. Yarına kalmaz bu pasta kremalı çünkü."

Bilge oflayarak Olivia'ya döndü. "Sende yiyeceksin." Sonra Alfonso'ya,"Ve sende."

Alfonso kafasını korkuyla iki yana salladı. "Lordum benden italyan kahvesi istedi. Çok fazla kalamam burada leydim, affınıza sığındım."

Olivia da,"gece yiyince rahatsızlık yapıyor bende."dedi. "Bende affınıza sığınıyorum."

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin