Bölüm 130

945 128 40
                                    

Sabah olduğunda mantarlı tart yapan Alfonso içerideki cümbüşü duyuyor, duydukça terliyordu.

Olivia mutfağa girdi ve tezgahın üstünde ortadaki meyve tabağından bir üzümü ağzına alarak,"Alfonso,"dedi. "Hazır mı her şey?"

"Mio Dio! Ninemin bahtsız kocası!" Diyerek önündeki hamuru yoğurmaya devam etti. İsmi fısıldayarak söyledi"Leydi Rosa, eskide kaldığında nasıl rahatlamıştım!"

Olivia gülümsedi,"Eskisi gibi son dakika siparişleri var değil mi?"

Alfonso yoğurduğu hamuru bırakıp yaşlı kadına döndü. "Leydi Beth,"dedi sessiz ve fısıltı eşliğinde. "İle birlikte sürekli olarak mutfağa Jack'i yolladılar ve saat başı ne istediklerini söylediler!!!!"

Olivia mutfaktaki saate baktı,"Şu an saat yedi kırk. Sekize az kaldı Alfonso, dayan ve yetiştir. Rosa seni sevmiyor, bilirsin."

Alfonso küfür ederek hamur ve mutfaktaki yardımcılarına döndü.

Gördükleri ile bağırdı,"Richard!"dedi. "Bu ne uyuşukluk!!!!!"

Olivia gülümseyerek dudaklarını dişledi. "Leydi Bilge'nin simitleri hazır mı?"

Alfonso gülümsedi,"Leydimin simitleri her zaman hazırdır Olivia. İsa Leydimi başımdan eksik etmesin."

Yaşlı kadın,"Amen."dedi ve iç çekti. "Leydi Gracia, yulaf lapası istedi. Gerçekten çok farklı bir damak tadı,"dedi. "Çok bizdenler."

Onlar mutfakta konuşurken Fiona ile karşı karşıya gelmiş Gracia,"İnsanlar gerçekten de çift yaratılıyormuş Leydim"dedi.

Fiona, Gracia her konuştuğunda aklının dibini sıyırıyor gibi hissetti.

Fiona,"İnanılmaz."dedi. İki kadının sadece benzemeyen yönleri yüzlerindeki benler ve ses tonlarıydı.

Bilge ve Andrew aşağı inmeden önce odalarında çocukları ile birlikte net bir şekilde Fiona, Gracia karşılaşmasından saklanıyorlardı.

Bilge annesinin psikoloji bölümü akademisyenliği kimliğine çok güveniyordu.

Andrew onunla boğuşan Atilla'nın göbeğine yüzünü tam eğecekken travması aklına gelen minik tombiş bebek,"Nenne!!!"diye çığlık attı.
Babasının yüzüne tekme atmaya çalışırken Andrew kolaylıkla kaçıyor, başka yerden oğluna yapışıyordu.

"Nennneeeeğ!!!"

Babası yüzünün her bir noktasını öperken afakan basmıştı.

"Atilla,"diyerek kafasını oğlunun boynundan kaldırdı Andrew. "Sürekli annenden yardım isteme. Onu da yerim."
Atilla'nın yanakları al al olmuş, nefes nefese kalmıştı. Mavi gözleriyle şaşkınlıkla baktı. Andrew oğlunun üstüne çullandı ve,"Ezeyim mi lan seni?"diye şakasına sordu.

Atilla kahkahalarla gülerek "Baba,"dedi ve yüzünün üstünde duran babasının yüzünü iki eliyle kavradı. "Ati, Ati, Ati."

Andrew gülümsedi,"Ati sensin, ben babayım baba."

Atilla gülümsedi. "Nenne."dedi.

Andrew,"Baba, baba."diyerek pis pis sırıttı.

Atilla babasının yanaklarındaki iki elini yavaşça kaldırıp tekrar yapıştırdı,"Nenne!"dedi heyecanla.

Andrew,"Ba,ba."dedi.

"Nenne."

Andrew keyifle oğlunun gıdısına yapışarak,"BEN BABAYIM."diyerek onu öpücük manyağı yapmaya başladı

Atilla kahkahalarla gülerken Bilge giyinme odasından çıktı. "Çok zorlama, canı çok kıymetli. Sonra ağlıyor."diye uyardı üç beşiğe ilerleyerek.
Wiliam uyurken Vincent ve Valeria'nın gözü açıktı. Uslu uslu duruyorlardı.

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin