Bölüm 143

1.3K 140 41
                                    

Andrew fabrikadan eve geldiğinde kapıda onu karşılayan karısının beline elini attı ve boynunu öptü. "Merhaba güzelim,"

Bilge kafasını adamın boynundan kaldırarak parmak ucuna çıktı"Öpeyim, öpeyim, öpeyim." Diyerek dudaklarına uzandı.

Andrew gülerek kızın öpücüklerine karşılık verdi ancak Bilge bilerek sınırını aştı. Birden Andrew 'e sarılmayı kesti ve yerde yanlarına gelen oğlunu kucaklayarak,"Atilla da öpsün, Atilla da öpsün, Atilla da öpsün." Atilla babasına uzaklaştırılan yüzünü geriye çekerek babasına bir tane vurunca Andrew somurttu. "Bilge, istemiyor çocuk. Senin yüzünden dayak yiyorum ya."

Bilge kucağında huysuzlanan oğluna baktı,"Baba lan o."dedi ayıplar gibi. "Öpsene."

Atilla annesinin kendisini öpmesini istediğini düşünüp annesine yaklaşarak onu öpmeye çalıştı.

Bilge kıkırdayarak,"Üzgünüm Andrew."dedi kocasına baktı,"Beni daha çok seviyor."

Andrew keyifle mama koltuğunda oturan üçüzlere baktı,"Valeria ise beni seviyor."

Bilge adamın baktığı yere kafasını çevirip,"Kız!"Diye şakadan bağırdı,"Kırarım o bacaklarını, koca benim koca!"

Valeria kahkaha atınca Andrew güldü. "Kızım,"dedi beşiklere yaklaşarak. Valeria heyecanla ellerini çırpınca,"Çok güzelsin lan."diye fısıldadı Andrew. Onu kucağına aldığı gibi elini yumruk yapmış ağzına sokmaya çalışan Vincent şaşkınlıkla kafasını kaldırarak ikisine baktı.

William çığlık atarak sandalyesinin önündeki masaya tokatlar attı ve gülümseyerek annesi ile abisine baktı.

Andrew kızını öperek Bilge'ye,"Yarın düğün var. Hazır mısın?"diye sordu.

"Evet, hemde hiç olmadığım kadar." Atilla'nın elini tutup kolunu yana uzattı ve oğluyla birlikte romantik dans eder gibi yaparak,"Sabaha kadar gecenin en yakışıklı erkeğiyle danslar edeceğim."

Andrew keyifle koltuğa oturdu ve Valeria'yı tek eliyle havaya kaldırdı. "Benimle her gece erotik danslar ediyorsun zaten, dans için çok heyecanlı değil misin?"

Atilla kahkaha atarak annesine baktı. Bilge durup oğlunu öptü ve,"Seni demiyorum. Atilla dan bahsediyorum."diyerek somurttu. Atilla annesinin yüzüne ellerini koyup öpmeye çalışırken söylendi. "Duyuyor musun Atilla, kendisini hep nimetten sayıyor."

Andrew göz devirdi ve,"Gece görürüm seni."diye fısıldadı kızına. Bilge'ye yönelik konuşuyor ama bakmıyordu ona. "Valeria, anne sana çok benziyor kızım ya." Fark ettiği gerçekle, her defasında daha önce fark etmemiş gibi yapıyordu, sesini istemsiz yükseltti.

Bu durum çok hoşuna gidiyordu ve Andrew mutluydu.

*

Andrew MUTSUZDU.

Kardeşi müslüman bir Türk ile evleniyordu.

Bilge, papaz ve önündeki çifte öfkeyle bakan Edward ve Andrew 'e dönerek,"Saçmalamayın."diye fısıldadı. "Kendinize gelin. Nikah kıyılırken damada öldürecek gibi bakıyorsunuz!"

Edward yanındaki Güneş'in elini tutup iç çekti,"Katherine'in düğünü bize geçmiş düğünü hatırlatıyor."

**

"Evlenmek istemiyorum."diye ağlayan kız kardeşlerini gelin odasında bekleyen yakışıklı ve heybetli iki adam somurtuyordu.

Edward iç çekerek boğazını temizledi ve sırtını duvara yaslamış, son derece sert, öfkeli, donuk abisine baktı,"Ağlıyor hâlâ."

Andrew, derin bir nefes alarak göğsünde kavuşturduğu kollarını açtı. "Dün de Lord Luke benim tarafımdan öldürüldü."

Edward anlamadı,"Babamı katletmenle ne alaka?"

Andrew yanaklarını şişirerek,"Yani olur böyle şeyler Edward."dedi.

Edward bıkkınlıkla gri takım elbisesini düzeltti. "Tek günde nasıl darmaduman olduk ama."

Andrew, siyah takım elbisesinin cebinden yuvarlak saatini çıkarttı ve,"Papaz gelecek birazdan. Olivia'ya haber ver."dedi.

Edward kapıya dönerek yumruklarken,"Andrew, Kathy henüz on beş yaşında."diye mırıldandı. "Çok küçük."

Andrew dişlerini sıktı,"İÇİNE İÇİNE ZIRLAYACAKSAN ZIRLA. GEREKSİZ KONUŞMALARLA CANIMI SIKMA."

Olivia çalan kapıyla koşarak gitti ve açarak,"Emredin Lordum."diye Edward 'ın önünde eğildi.

Edward odada ağlayan Katherine'e baktı. Kardeşi ile göz göze gelince Katharine'in yanaklarında henüz kurumamış yaşlarla içi darmaduman oldu.

Arkasını döndüğünde Andrew'in de kardeşine baktığını fark etti ve Katherine de abisine baktı. "Abi."diye fısıldadı Andrew'e. Andrew 'in gözleri doldu ama mimikleri hiç kıpırdamadı.

Bu kararından asla dönmeyecekti.

"Rosa'nın onu fahişe gibi kullanacak bir adamla evlendirmesine izin vermiyorum." Kendisini bu cümle ile rahatlatıyordu.

"Babamız sana nasıl dokunur?" Edward hüzünle mırıldandı.

Olivia 'nin eğik yüzünden göz yaşları aktı ve yaşlı kadın burnunu çekti.

Edward da dolan yeşil gözlerini saklamak için kafasını yan çevirdi ve Katherine ile göz göze gelmeyi kesti.

Andrew 'e,"Keşke sen değil de ben öldürseydim o kansızı."diye tısladı. "Senin yaptığın gibi kısa tutmazdım."

Andrew dişlerini sıkıyor, göz yaşlarını engellemeye çalışıyordu.

Boğazını temizledi ve,"Oliviera, biraz müsade eder misin?" Diyip kapıya yaklaştı ve Edward sessizce kenara çekildi.

Andrew odaya girdiğinde Katherine hızla ayağa kalkıp,"Abi lütfen,"diye konuştu burnunu çekerek. "Yalvarıyorum sana. Evlendirmeyin beni." Abisinin kollarını tuttu ve sarıldı. Kafasını adamın yüzüne gömerek hüngür hüngür ağladı,"Yalvarıyorum yapmayın, beni evlendirmeyin." Hıçkırdı. "Ben yemin ederim ki manastıra gideceğim. Yeterki evlenmeyeyim."

"Ağlama Katharine."

Katherine hıçkırdı,"Aa-ABİ."dedi kekeleyerek. O kadar sıkı tutuyordu ki, o kadar sıkı sarılıyordu ki Andrew kızı uzaklaştırırsa canını acıtır diye korktu. "yapmayın ne olur."

"Senden bunu lordun olarak istiyorum Katharine."diye mırıldandı Andrew.

İşte bu cümle kızı aniden abisinden uzaklaştırdı.

"Nasıl yani?"dedi. Ve yanaklarını sildi. "Bana, sen-" konuşamadı. "Lord mu?"

Andrew,"Evet."dedi gözlerini kızın kan çanağı gözlerinden kaçırmak istedi. "Özür dilerim."

"Sana yemin ederim ki Lord Andrew Albert Windsor," Katharine 'in kalbi artık sadece kırık değil tuzla buzdu. "sana artık hiç abi demeyeceğim." Kafasını iki yana salladı ve dudaklarını birbirine bastırdı.

Göz yaşları akarken tekrar etti. "Sen sadece benim lordumsun."

Andrew 'in işte tam da bu anda gözünden iki damla yaş aktı. "Senin güvenliğin için yapıyorum Katharine." Burnunu çekti hafifçe,"Seni önemsiyorum."

*
Güneş,"Tam da bu yüzden,"diye konuştu sakince. "Daha farklı olmanız, onu mutlu etmeniz gerekmez mi zaten?"

Andrew kaşlarını çattı ve onlara bakmadan düşündü.

Bilge kocasına,"Onu mutlu edin."dedi. "O mutlu olmayı hak ediyor."

Edward ile Andrew aynı anda birbirlerine bakarak,"Haklı olabilirler."dediler. "O zaman yapalım." Cümlesini de aynı anda kurunca Bilge ve Güneş şaşkınlıkla gülümsedi.

Andrew kaşlarını çattı, Edward kaldırdı. "Kendine başka cümleler bul lan."dedi Edward.

Andrew,"Kralım ben, siktir oradan. Her şey benim zaten."dedi.

Ve kadınlar birden kıkırdadı.

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin