Bölüm 62

1.2K 142 18
                                    

Andrew anlamadı,"Sana niye yazıklar oluyormuş?"

Bilge burnunu çekti,"An itibariyle Lordum." Aldığı ani karar kalbini kırıyordu. "Sizinle diğer soyluların eşleri gibi olacağım. Artık sizden uzak olacağım, ben-ben bunu kaldıramam. Kocam olacak adam beni bula-bula-" sinirden konuşamıyordu. Andrew kaşlarını iyice çattı. Bilge ne diyordu böyle!

"Beni baloda tanımayan, görmeyen, yalnız bırakan bir adamın sevgisine de, aşkına da inancım yok benim. Sen bana değil bedenime aşıksın. Benimle sevişmeye aşıksın." Gözlerini yumdu ve yanaklarına düşen göz yaşlarını elinin tersiyle sildi. "Ben yapamıyorum böyle, ülkemden buraya değer görürüm umuduyla geldim. Umduğumu bulmam bir ay anca sürdü." Burnunu çekip,"git lütfen odadan. Ben yemek yemeyeceğim. Atilla'yı da emzirdim uyuttum. Sıcak süt içer bende yatarım.' yutkunup eliyle şakaklarını sıktı. "Başım ağrıyor zaten."

Andrew kalakaldı. "Siz sayın Lord Andrew,"dedi Bilge iç çekerek. "Karınız Bilge'yi kaybettiniz. Artık karşınızda Leydi Daisy olacak."

Kuruyan dudaklarını yaladı,"Ama bu papatya tek hamlede kopmayacak bu sefer." Ağlama krizi gelmişti yine. Kendisini tutuyordu. "İyi yemekler size."

Andrew yutkundu, sakin bir hüzünle sordu,"Bilge ne oluyor, sevgilim ya?"

Bilge şaşırdı ama belli etmedi. Herifle atar yapınca hemen yumuşuyor muydu? Şifre bu muydu?

"Baloda senin olduğun yöne bakmadım ki seni tanımayayım. Oralara doğru yavaş yavaş geliyordum ancak Kral ve lanet olası Jennifer yolumu kestiler. Jennifer beni öfkelendirince öfkemi sana yönlendirdi ancak senden çıkartmadım." Adam güçsüz hissediyordu. Kendisini açıklamak zorundaydı.

Kaş çatma sırası Bilge'deydi. Büyük bir sessizlikle dinledi kocasını.

"Geldim,seninle oturdum, konuştum, seninle gülüştük, yedik içtik. Ancak sonrasında gitmek zorundaydım çünkü Edward'ı Westminster sarayı ile ilgili bir haberi vermek üzere bulmalıydım. Sonra Leydi Diana aniden yanımıza geldi. Onun toprakları ile topraklarım dost. Evet, bir kere yakınlaştık ancak ben çok gençtim. Yirmi dört yaşında yeni evlenecek bir delikanlıydım."

"Jennifer 'ı sende aldatmışsın."

"Henüz evli değildim."diyerek dişlerini sıktı Andrew. "Diana evliydi. Yaşlı bir lord ile. İlk defa sevişmek ne o adamla görmüş hayal kırıklığına uğramıştı."

Bilge yüzünü buruşturup,"Senden rica etti sende nasıl güzel sevişilir göstermeyi kabul mu ettin!"diye sesini yükseltti. "Aman ne mantıklı ne kadar makul bir olay! Dalga mı geçiyorsunuz!"

Andrew utançla kafasını öne eğdi. Vay canına, onda da böyle bir duygu varmış.

"Leydi Diana ile de Edward 'a anlattığım Westminster sarayı olayını anlatıyordum. Seni nasıl görmedim asla bilmiyorum, Diana,"

"Diana diyip durma şuna!"diye çıkıştı Bilge. "Leydiyse leydi de! Aşığın gibi davranmayı kes!"

Andrew kafasını salladı,"Tamam sakin ol. Sakin olalım,"kendisini de uyarıyordu. "Ben anlatamadan Diana kocasının hastalığı hakkında konuşmaya başladı. Böyle bir baloya tek geldiğini dans bile edemediğini anlattı. Edward dansa kaldırmak istedi, yalnızca Lord Andrew'in bu ince davetini kabul etmek isterim diyince kendimi zorunda hissettim ve kaldırdım. Westminster sarayı olayını Diana benden iyi biliyordu, anlattı, anlattıkça şaşırdım ve keyifle dinledim. Çünkü işime gelen şeyler olmuştu, seni nasıl görmedim bilmiyorum."

Bilge iyice öfkelendi,"Bu nasıl sevgi Lordum?"dedi. "Bu nasıl bir sevgi?"

Andrew derin bir nefes aldı,"Gustavo ile seni gördüğüm gibi bıraktım Diana'nın-LEYDİ DİANA'NIN!"diye düzeltti Bilge uyarmadan. "Elini. Bu yaptığım için bile benimle toprak kavgasına girişebilir, hakkı var ama umursamadım. Gustavo, yemin etti Bilge. Beni yendiği gün ben ringde yerleri süpürüyorken kulağıma fısıldadı. İlk yenilmezliğini sonra her şeyini alacağım dedi. "

Bilge şaşırdı,"Gustavo ile ilgili beni uyarmayan sensin ama."

Andrew kafasını salladı,"Yine de sinirlenme sebebim bunların hiçbiri değil. Kral," Bilge kaşlarını kaldırdı,"Ne diyor yine?"

"Bizim herkesin önünde düello yapmamızı istiyor. Silah ya da yumruk, biz seçecekmişiz. Gustavo yumruğu seçerken ben silahı seçersem yaptığım korkaklık olur. Ve düellolar ya ölümle ya da ağır hasar ile biter. Ölmez sürünürsün. Kral kesin kararında, onu, balosunda rezil edip, saygısızlık yaptığımız için bunu mecbur görüyor."

Bilge kafasını salladı,"Neden bu kadar düşünüyorsun ki? Sen onu yenebilecek güçte birisin."

Andrew iç çekti ve ayağa kalktı. "Yemeğe inelim Bilge. Seni giydirip yemeğe inelim. Sonra bunu konuşuruz."

Bilge,"BEN ANLATTIKLARINDA SENİ HAKLI BULMADIM Kİ."Diye çıkıştı. "Hâlâ seninle konuşmak istemiyorum. Kırgınım Andrew. Üç gündür yüzüme bakmıyorsun!"

Andrew çattı kaşlarını ve Bilge'nin olduğu tarafa yürüyerek yatağın baş ucunda, Bilge'ye doğru diz çöktü. "Özür dilerim."dedi. "Bende hala sinirliyim."

"Neden ama neden?"diye sordu Bilge ısrarla. Ayaklarını yataktan sarkıtıp başını Andrew'e eğdi."Ben kötü bir şey yapmadım."

Andrew gözlerini yumdu. "Sana iki kere dokundu."diye fısıldadı. "İki kere belini sarmaladı, ellerini tuttu." Dişlerini sıktı. "Ona gülümsedin,"

Bilge ağzını açacaktı ki konuşmaya devam etti. "Bilge biz düelloya çıkacağız ve anlamıyorsun,"

Bilge merak etti adamı bu kadar durgunlaştıran şeyin ne olduğunu. "Ben hem Cambridge hem Windsor Dükü olmayı nasıl başardım sanıyorsun?" Gözlerini açarak kıza baktı. "Düello da hayatta kalan ölenin her şeyine sahip olur." Derin bir nefes aldı,"Evine, topraklarına, halkına, hizmetçilerine ve," yutkundu. "Eşine Bilge,"dedi.

Bilge'nin ağzı açık kaldı. Biraz sonra oluşan sessizlikle iyice tedirgin oldu ve kafasını iki yana sallayarak,"Ben sana güveniyorum."dedi. "Ayrıca ben bir mal değilim! Öyle kimseye ait olmam!"

Andrew acı içinde gülümsedi. "Kral ne derse o olur güzelim,"

Bilge adamın yanağını eğilip tuttu. "Andrew."dedi hüzün dolu. "Neden bu kadar çok üzülüyorsun?"

Andrew'in mavi gözleri buğulandı. Utanıyordu. Çok utanıyordu.
"Sen herkesi yenen Lord değil misin?"

Andrew yanağını kızın elinden kurtardı. "Her zaman olmadığımı bana Gustavo gösterdi." Ayağa kalktı. "Sana öfkeli değilim aslında," kendisine de yeni itiraf ediyordu. "Ben kendime öfkeliyim."

Arkasını dönerek kapıya yöneldi,"Lütfen giyin ve aşağı gel."

Bilge telaşla,"A-Andrew dur!"dedi. "Gustavo'nun seni nasıl yendiğini biliyorum! Sizi dövüşürken izledim!"

Andrew kaşlarını çattı ve topukları üzerinden kıza döndü. "Ne dedin sen?"

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin