Bölüm 123

959 141 50
                                    

Atilla babasının kucağında uyuyakaldığında Andrew, onun saçlarını okşadı, tombul yanaklarını ve sürekli büktüğü köfte dudağını severek iç çekti.

Olivia, sabah adam öldürüp akşam oğluna, çocuklarına ve karısına sonsuz sevgi veren adama şaşırıyordu.

Derken birden Jack,"Alkan Beyi Süleyman!"diyerek takdim etti ve Bilge gözlerini belerterek kocasına baktı. "Babamlar mı geldi?"

Andrew gülümsedi,"Torunlarını görmesinler mi?"

Bilge'nin gözleri doldu,"Osmanlı'da işler karışıktı," burnunu çekerek gülümsedi,"Gelebilmelerine çok sevindim."

Hemen ayağa kalktı ve kapıya ilerledi. Andrew oğlunu uyandırmayacaktı. Oturmaya devam etmeyi tercih ederek tombulu izledi. "Atilla,"diye fısıldadı. "Anneye ve size olan aşkım beni o kadar meşgul etmiş ki içeriye giren ajanları fark etmem şans eseri oldu." Kötü hissediyordu. "Ama köklerini kazıdım."

Süleyman içeriye büyük bir coşkuyla girdi ve kızına sımsıkı sarıldı.

Gracia çok mutluydu.

Bilge hüngür hüngür ağlarken hepsi gülümsüyordu.

Andrew,"Bebekleri getirin."diye emir verdi sakince Jack'e.

Jack bunu isteyeceğini bildiğinden kafasını salladı ve hazırlattığı beşikleri hemen getirtti.

Süleyman içeriye girdiğinde Gracia ile Bilge sarılmayı kesmişti ancak biri daha vardı. "Sende kimsin?"dedi Bilge tek kaşını kaldırıp.

Süleyman,"O benim sağ kolum, Yazır Boyu beyinin oğlu. Bekir oğlu Kaan."dedi. "Torunlar nerede?"

Kaan eğilip selam verdi,"Selamın aleyküm Bilge bacı."

Bilge başıyla selam verdim "Aleyküm selam Kaan kardeş."

**

Süleyman iki oğlanı da kucağına aldığında,"Ağlayacağım resmen."diye fısıldadı. Kızına baktı. Bilge gülümsedi. Andrew iç çekti. Gracia kucağındaki kız bebeğe,"Çok güzeller,"dedi.

Andrew kucağındaki oğlunu iyice sarmaladı. "Bilge bana bir hayat vermedi." Karısına döndü,"Bana beş ayrı hayat kazandırdı ve bunlardan ilki kesinlikle bendim."

Bilge utandı. Süleyman adamın kucağında uyuyan Atilla'ya bakarak,"Şundaki tatlılık hiçbir bebekte yok."dedi. Sonra kucağındaki iki bebeği ve Gracia'nın kucağındaki bebeği ima ederek,"Bunlar geçecek mi acaba?"dedi.

Güldü genç adam. "Her biri birbirinden güzel olacak, eminim."

Merdivenlerden gelen adım sesiyle oraya baktılar.

Katherine aşağı iniyordu.
Andrew, Katherine 'e,"Katherine,"dedi. "Daha iyi misin?"

Katherine soluk yüzüyle kafasını salladı. "Evet, toparladım."

Süleyman,"Geçmiş olsun,"dedi. Gracia,"Neyiniz vardı Leydi Katharine?"diye ilgiyle sordu.

Katherine,"Üşütmüş olmalıyım, bebeklere bulaşmasını istemediğimden bir haftaya yakın odamda kaldım."dedi.

Bilge anlayışla gülümsedi. Kaan'ı gösterdi. "Bak Leydi'm, bu..."aklına gelmeyince babasına döndü,"Ne beyiydi?"ingilizce sordu çünkü rezil olmak istemiyordu.

"Yazır Boyu beyinin oğlu."dedi Süleyman kızını umursamadan. Torun sarhoşuydu.

"Kaan kardeş kaç yaşındasın?"diye sordu Bilge.

Kaan utandı. "Yirmi altı Bilge Bacım."

İngilizce bilen eğitimli bir adamdı Kaan.

"Evli misin?"diye merakla sordu. Kaan daha da utandı. "Hayır, bu konularda biraz geciktim bacım,"

Bilge,"Daha gençsin, Lord Andrew, otuz beş yaşında benimle evlendi."dedi.

Andrew kaşlarını kaldırdı.
Bilge ona yaşlı mı demişti gene?

Andrew,"Jack, hızlı."dedi imayla.

Jack kafasını salladı ve hazırlanmış büyük çiçek buketi getirmek için bahçeye koşmuştu.

Bilge gülerken odaya beş adamla taşınmış koca çiçek buketini görünce şaşkın bir şekilde,"Ay yoksa bunu da mı Theador yaptı?"diye sordu.

Andrew duyduğu isimle öfkeden cayır cayır yandı.
Süleyman çiçek buketine bakarak Andrew 'e eğdi kafasını.

Andrew, Atilla'nın üstüne koyduğu elini yumruk yapmış dişlerini sıkarak başka tarafa dönmüştü.
Bilge ayağa kalkıp çiçeklere baktı. Dokundu ve,"Siyah gülü de nasıl bulmuşlar?"diye şaşırdı.

Andrew,"Olivia gelin Atilla'yı alın."dedi.

Saate baktı. Kucağından giden oğluyla,"Süleyman Bey, saat epey geç oldu. Dilerseniz uyuyalım ve sabah erkenden lezzetli bir araya geliriz?"dedi.

Süleyman kafasını salladı,"Tabi Lord Andrew. Teşekkür ederiz," Andrew başıyla çocukları alsınlar diye işaret ettikten sonra ayağa kalktı. "Kaan Bey'e de odasını gösterin."dedikten sonra izin isteyip çekip gitti.

Bilge şaşkınlıkla adamı izlemişti.

Süleyman,"Ah benim gerzek kızım."dedi Türkçe. Bilge anlamadı. "Ne yaptım ya?"

Babası sustu. "Eşek kadar kadınsın, anlayacak yaşta olduğunu düşünüyorum."

Karısının elini tuttu ve herkese iyi geceler diyerek onlara eşlik eden hizmetliyle ilerledi.

Gracia sadece omuz silkmişti.

Katherine ise hala bitkindi.

Bilge çocuklarını öptükten sonra koşarak merdivenlere, oradan da odasına yöneldi.

Kapıyı açtığı gibi,"Ne yaptım?"diye şaşkınlık içinde bağırdı.
Andrew gömleğini çıkartırken odaya dalan karısı ile eli yakasında kaldı.

"Merhaba."dedi Bilge utanarak. Andrew kaşlarını kaldırarak önüne döndü,"Merhaba." Gömleğinin tüm iliklerini açtı.
Bilge pantolunun düğmesini açan adamı bir süre izledi.

Andrew sadece düğmeleri açmıştı.

Gömlek iki yana sallandı ve Andrew masanın üzerinden gazeteyi alıp pencerenin önündeki berjere geçti.

Bilge,"Vay."dedi şaşkınlıkla. Kocasının oturduğu koltuğun parelelindeki berjere oturdu.

Andrew okuduğu Sherlock haberine tebessüm etmeden geçemedi.
Bilge merak etti,"Ne okuyorsun?"

Andrew kafasını kaldırıp kıza baktı,"Sherlock, Lordlar kamarasında büyüyle inşa-"durup,"Holmes ortalığı karıştırmış."

Bilge kafasını salladı. "Andrew, sen bana küstün."

Andrew kaşlarını çattı,"Sürekli pembe giyinen sarı bukleli, yüzüne boya süren leydilerin yaptığı gibi mi?" Alayla güldü. "Saçmalama."

Bilge omuz silkti. "Ben yanlış bir şey dediğimin farkındayım ama hediyeyi kim get-"

Andrew sinirle sözünü kesti. "BEN YAPTIRDIM BİLGE!!"

Bilge gözlerini belerterek,"HEDİYE BÖYLE VERİLMEZ Kİ AMA!"DEDİ. "ÖZÜR DİLERİM YA!"

Andrew küfretti. "Bana yaşlı da dedin, ben yaşlı değilim."

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin