Bölüm 13

3.2K 261 19
                                    


3 ay sonra...

Bilge ve Andrew'in arası gün geçtikçe ısınıyordu.

Andrew, genç kızın tüm makul isteklerine saygı duyuyor, yargılamadan uyguluyor, her gün daha çok seviyordu. Kıza beslediği aşk sonsuzdu.
Bilge hayatına girdiğinden beri hem ruhu iyileşmişti hem de bedeni. İşlerinde büyük bir kâr etmeye başlamıştı, Daisy'nin ona uğur getirdiğini düşünüyordu.

Öyle ilk görüşte aşka inanmazdı Bilge, aksine her aşkın yavaş yavaş oluştuğunu, güçlendiğini düşünürdü. Ve genç kız, bu kudretli fakat bir o kadar güven veren yakışıklı görünüşe sahip Dük Andrew'e aşık olmuştu.

Evlenmelerine bir hafta kalmıştı, her ne kadar Bilge artık adama karşı bir şeyler hissetse de evliliğe hala hazır değildi. Fikri bile tüylerini diken diken yapıyor, ürküyordu. Kendisini bu olacağa alıştırmaya çalışsa da başarılı olamıyordu. Umuyordu ki bir sorun çıkarmayacaktı.

Natalie ile arası hiç iyi değildi. Andrew, Bilge'nin Natalie ile konuşmasını istemiyordu bu nedenle arayı ısıtamamıştı.

Adamın neden izin vermediği hakkında bir bilgisi yoktu, sadece sorgulamadan emre uyuyordu. Çünkü biliyordu ki Natalie bu şartlarda kendisini anlamayacak, ne kadar yardım ederek terapi yapmaya çalışsa da hiçbir işe yaramayacaktı.

Size yaralarını göstermeyen birine pansuman yapıp yardımcı olmanız imkansızdır, bu yara hele ki ruhunuzdaysa iyileştirmek çok daha zordur.

Ama Bilge bu üç ay boyunca malikânede çok değer verdiği birine yardımcı olmuştu.
Olivia'ya terapiler uygulamış çok mükemmel sonuçlar almıştı. Geceleri uyuyamayan Olivia'nın insomnia olduğunu düşündü ve haklı çıktı. Verebileceği herhangi bir ilaç olmadığı için en etkili tedavi yöntemlerini uygulamış ve birlikte pek güzel sonuçlar elde etmişlerdi.
Olivia bu genç kızın bir şifacı olduğunu düşünmeye başladı, sanki kelimeleri büyülüydü ve öylece içindeki yaraları bulup merhem oluyordu.
Lordun böyle bir kadınla evlenmesine gittikçe daha çok mutlu oluyor, huzur doluyordu fakat bildiği şeyler onu fazla endişelendiriyordu.

Dük Andrew'in eski karısı Jennifer'ın yaptığı ve yapacağı kötü planların Bilge'ye zarar verebilir olma düşüncesi bile Olivia'nın yeni görmeye başladığı rüyalarının baş rolü olmaya başlamıştı.

Birkaç haftada küçük kız Natalie'nin bile dengesini mahvetmişti Jennifer.

Kendi kızına bunu yapan Bilge'ye neler yapmazdı ki?

Karşısında oturmuş uzaklara dalmış Bilge'ye baktı ve çay fincanını alarak yavaşça yudumladı. Bu mazlum kız çok güzel yerleri hak ediyordu. İçinin iyiliği yüzüne vurmuştu, fakat o güzel yüzün bir kere içten güldüğünü görmemişti, Olivia.
Hep kederli bakardı, gülüşlerinde mutsuzluk gölgeleri oluşurdu. Göz yaşları her an akmaya hazırdı, derin nefesler almaya çalıştığında bazen göğsü daralırdı. Ve Olivia da biliyordu, Bilge her gece ağlıyordu.
Bilge'yi istisnasız her gece kederlendiren şeyin ne olduğunu düşündü, merak etti.
Acaba bir sevdiği mi vardı kızın? Ya da gözündeki elmasların esas sebebi geride bıraktığı ailesi miydi? Kime özlem duyuyordu?

"Bilge,''dedi çekinerek.

Genç kız ismini duyduğu gibi uzaktaki meyve ağacına bakmayı keserek Olivia ile göz göze geldi. "Efendim?"dedi usulca. Çok yorgundu. bazen hayat ona taşıyamayacağı kadar zor geliyordu.

"Sana bir şey sormak istiyorum ama hem seni üzmek istemiyor hem de çekiniyorum."

Bilge anlamadı. Gülümseyerek,"Lütfen çekinme,"dedi. "Bana istediğin soruyu sorabilirsin."

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin