Bölüm 33

1.7K 154 26
                                    

Satır arası yorumları yapmamaya devam ederseniz,
Bölüm yazmaya devam etmeyeceğim.
Yorum yapın.

**

Bilge sabah uyanıp gözlerini açtığında yanının boş olduğunu anladığı an yataktan sıçrayarak doğruldu ve,"Andrew!"diye bağırdı.

Ses yoktu.

Andrew odada değildi o zaman.

Hızla kalkıp elbisesini giymek için paravana koştu ve sabahlığını çıkarıp beceriksizce elbisesini giydi.

Arkadaki ipleri o kadar başarısız bağlamıştı ki, bir leydiye hiç yakışmamıştı.

Ancak Bilge bir leydi değildi.

Umrunda da değildi.

Hızla odadan çıkarak koridorları minik ama seri adımlarla aştı ve Andrew 'in çalışma odasına girdi.

Andrew ve Kont Adam odaya aniden dalan kızla kafalarını kaldırıp baktılar.

Bilge göz göze geldiği adamla,"Lord Andrew,"diye gülümsedi.

Utandı.
Pancara döndü.

Andrew resmi sesiyle,"Efendim Leydi Daisy?"

Bilge kafasını kocasının masasının önünde oturan Kont'a çevirdi. "Merhabalar,"dedi kafasını hafifçe eğerek.

Kont Adam çatık kaşlarını hızla serbest bırakarak,"Merhabalar leydim,"dedi ve olaya yeni dahil oluyor gibi ayağa kalkıp eğilerek selam verdi.

Bilge,"Şey,"dedi. "Ben bir soru sormak istemiştim ancak lordumun müsait olmadığını bilmiyordum," utandı iyice. "Ben en iyisi sonra geleyim."

Andrew sakince kafasını salladı,"Sonra gelin leydim."dedi.
Ölümcül bir sakinliği vardı adamın, Bilge hem utanmış şimdi de korkmuştu.
Tekrar bir selam verip arkasını döndüğünde Andrew gördüğü manzarayla dişlerini sıktı.

İplerini adam akıllı bağlamamıştı.
İç çekerek,"Kont Adam oturun lütfen ben geliyorum."dedi ve ayağa kalkıp kızı takip etti.

Kont Adam gözlerine inanamıyordu.

"Bilge!"diye bağırdı koridora çıktığı gibi arkasına bakmadan kaçan kıza.

Bilge korktuğu için adımlarını iyice hızlandırdı. Andrew kız koştukça açılan gevşek iplerle küfür etti ve o da koşmaya başladı.

Büyük salona inen Bilge kurtulduğunu sandı ancak kurtulamamıştı.
Andrew, arkadan aniden beline yapışmış,"Dur."demişti.

Bilge ,"Ay Andrew yemin ederim bilmiyordum."dedi hüzünle.

Andrew kızın belini yavaşça bırakıp ellerini arkasındaki iplere götürdü ve"Bir sürü çalışanın var."diye homurdandı. Sonra iki ipi de aniden kendisine çekerek Bilge'yi nefessiz bıraktı. Bilge gözlerini belerterek,"Açılmış mı?"diye fısıldadı. Sesi çıkmadı, nefesi yoktu verecek.

Andrew ustalıkla ipleri bağlamaya başlayarak,"Tonlarca çalışanın olmasına rağmen hâlâ kendi işini kendin halletmeye çalışıyorsun. Gören seni Alkan Bey'inin kızı değil sıradan bir köylü sanar."

Bilge gülümsedi,"Alkan Bey'inin kızı sıradan bir köylü." Andrew kafasını eğip kızın boynunu öptü ve,"Onun farkındayım Leydim."dedi. Sonra da Bilge'yi serbest bıraktı.
Bilge adama dönerek,"Teşekkür ederim Andrew."dedi sevgiyle.

Andrew kızın saçlarını parmaklarının arasına alarak,"Rica ederim Bilge."dedi. "Ve lütfen bugün uslu ol. Sherlock akşam gelmek istedi. Yemek yiyeceğiz hep beraber."

Bilge kafasını salladı,"Jennifer aşiftesi gitti mi?"

Andrew kızın dudaklarından duyduğu kelimeyle gözlerini belerterek,"Bu nasıl bir söylem?"dedi.

Bilge utandı,"Aşifte ama."

Andrew ona yaklaşarak kızın dudaklarına parmağını götürdü ve,"Şiştt Bilge."dedi. "Sen bir leydisin."

Bilge gülümsedi,"Ben basit bir köylüyüm."

Andrew kızın tatlı gülüşü karşısında eridiğini düşündü ve kafasını eğerek kızla dudaklarını birleştirdi. Bilge adamın boynuna doladı kollarını ve tüm o malikane çalışanlarını yok sayarak içindeki sevginin hepsiyle öptü onu.

"Baba!!"diye bir ses duydular biraz sonra.

Andrew kızdan koparak arkadan gelen sesin sahibine, kızına, Natalie 'ye baktı.

Bilge ise arkasından gelen Jennifer 'a.

Natalie babasının kucağına atladığında Andrew eğilerek onu havaya attı ve kucakladı.

"Natalie,"dedi sevgiyle.
Natalie babasına sımsıkı sarıldı,"Sizi çok özledim lordum."

Andrew gülümsedi,"Bende güzel küçük leydim."dedi.

Jennifer sonunda merdiven basamaklarından indiğinde selam vererek,"Lordum."dedi. Bilge göz devirip,"Bana selam bile vermiyor Andrew,"diye mırıldandı.

Andrew kafasını çevirip karısına baktı ve kaşlarını çatarak Jennifer 'a döndü. "Leydi'ne selam ver Kontes Jennifer ."

Jennifer sinirini kamufle ettiği bakışıyla Bilge ile göz teması kurdu ve eteklerini tutarak hafifçe eğilip"Leydim,"dedi.

Andrew kafasını salladı ve karısına döndü, Bilge çok öfkeli duruyordu. Andrew anlamadı, istediğini almıştı işte. Hâlâ neden alev atıyordu?

Bilge göz devirip bahçeye yöneldi.

Ne Natalie umurundaydı artık ne de Jennifer.

Anne kız aynı cadılıktaydılar.

Gerçi Natalie'nin bir günahı yoktu.

O henüz küçüktü ama annesine benzeyen çok hareketleri vardı.

Sinir bozucu hareketleri.

Andrew oflayarak Natalie'yi indirdi ve Jennifer 'a,"Onun canını sakın sıkma."diye uyardı.
Jennifer kafasını salladı,"Karınız asıl saygısızlığı yapan kişi-"

Andrew 'in bakışlarını görünce boğazını temizledi ve,"Peki lordum. Emredin, uygulayalım."dedi. Andrew kızının saçını okşadı ve tekrar Lord Adam'ın yanına gitti.

**

Bilge bahçedeki çardakta oturmuş topladığı papatyaları yollarken Olivia koşarak yanına geldi.

"Leydi Bilge, kahvaltı hazır."

Bilge oflayarak,"Ben yemeyeceğim Olivia teyze."dedi. "Jennifer'ın lanet yüzünü görmeyi istediğimi sanmıyorum."

Olivia şaşırdı,"Ulu Tanrım, Bilge; lütfen kendine gel. Kaç gündür sürekli hastasın, yemek yemen lazım."

Bilge,"Gayet kiloluyum,"dedi sonradan aldığı kiloları kast ederek. "Öyle ki beni gördüğünde şaşkınlıktan tanrına seslenmiştin."

Olivia utandı,"Tepkim için affet beni," kızın karşısına geçerek oturdu. "Seni hep zayıf görünce -"

Bilge göz devirip,"Olivia teyze, hadi ama."dedi ve doğrulup elindeki tüm papatyaları yere attı. "Kilo almak umurumda değil."

Kollarını göğsünde kavuşturdu, çenesini havaya kaldırdı ve yüzüne yüzüne esen rüzgara rağmen sinirden cayır cayır yandı.

"Umurumda olan tek şey lanet kadının kocamı ayartmaya çalışmış olması."

**

Andrew masada oturmuş yemeğe kimseyi başlatmazken bahçeden gelen Olivia'ya,"Leydi Bilge nerede?"diye sordu.

Olivia başını öne eğerek,"Kendileri tok olduğunu söylediler lordum."dedi.

Andrew sabır çekti. Sonra hızla ayağa kalkıp Kont Adam ve Kontes Jennifer 'a,"Sizler yiyin."dedi.

Bahçeye çıktığı gibi kükredi,"BİLGE!"

Bilge korkuyla çardakta sıçradı.
"Efendim?"diye kedi gibi seslenerek şansını denedi.

Andrew sinirliydi.
Sesin geldiği yere doğru yönelip,"SABRIM BİTİYOR!"dedi.

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin