Bölüm 77

1K 121 14
                                    

Bilge hızını alamayıp Kralın üstüne atlayacaktı ki Andrew yanına yetişmiş onu havada yakalamıştı.

Bilge karnına sarılan kolları öfkeyle itmeye çalışıp,"Bırak beni!"dedi.

Onu bir hizmetli tutuyor sandığından sertçe,"Sana emrediyorum bırak beni!"diye bağırdı.

"Dur."diye sertçe uyarıda bulundu Andrew,"Ben köle değilim. Durul."

Bilge çırpınmayı keserek,"Andrew,"diye mırıldandı. Gözleri açılmış, göz bebekleri kocaman olmuştu. Sakinleşip kımıldamayı keserek "Andrew,"dedi tekrar, ona döndü. "Kral Luie bana ahlaksızca laflar etti!"

Bankta acı içinde dizini tutan Luie kafasını kaldırdığında gördüğü adamla,"İsa aşkına."diye fısıldadı.

Andrew gözlerini kıstı, doğru mu duyuyordu. "Ne dedin sen?"

"İçinde olmak istiyorum falan dedi!"diye konuştu Bilge adamın göğsüne ellerini koyarak. "Saçımı sevmeye çalıştı Andrew ya!"

Bir çocuk gibi şikayet ettiğinden bı haberdi. Esasen Andrew 'e şu an hissettirdiklerinden de bi haberdi.

Andrew kızı bıraktığı gibi bankta oturan kralın yakasından tutup onu havaya kaldırdı ve yumruğunu yüzüne geçirdi.

Her şey bir anda olmuştu.

TÜM SARAY AYAĞA KALKTI.

Ama Andrew 'in umurunda değildi.

Ve açıkçası Kral Adam daha fazla Andrew 'i karşısına almayı göze alamadı.

Luie'yi bir şekilde kandırdı.

Tüm saray halkını uyardı ve tehditlerle yaşanılan olayı kapattı.

Luie'nin kolu kırılmış, burnu çatlamış, kaşı yarılmış, gözü morarmıştı.

Ancak sarhoşluktan önünü görememiş yaşlı adam ne olduğunu hatırlamıyordu.

Zira Andrew onu döve döve bayıltmıştı.

Kral Adam,"Düştünüz Kral Luie,"dedi. Kral Luie'nin sarayından gelen tüm adamlara yüklü meblağda para vermiş seslerini keserlerse hayatları boyunca bunun devam edeceği kesmezlerse hayatlarının devam etmeyeceğini söylemişti.

Andrew burnundan soluyordu. Bilge adamın yanına gitmekten deli gibi korksa da yavaş ve sinsi adımlarla büyük bir öfkeyle oturduğu üçlü koltuğa yaklaştı ve usulca yanına oturdu.

Karşısına çatık kaşlarla bakan Andrew ona bir kedi gibi çaktırmadan sokulan karısına kafasını çevirip baktığında Bilge çoktan başını adamın göğsüne yaslamıştı.

Bilge kafasını rahat bir konuma getirmek için yanağını adamın göğsüne sürtüp yerini aldı ve gözlerini yumdu.

Andrew kaşlarını çatarak gülümsedi. "Bilge?"dedi ona bakarak.

Bilge mırıldandı. "Bilge dinlemede,"

Andrew keyifle,"Sen önceki hayatında kedi miydin doğru söyle lütfen."dedi.

Bilge tebessüm ederek kafasını kaldırdı ve adamın burnunun ucuna girerek,"Sen neydin aslan falan mı?"dedi.

Andrew burunlarını birbirine sürttü ve gözlerini yumdu. "Senden önce bir hayatım yoktu."

Bilge aldığı bu iltifatla pamuk gibi olurken, Andrew kızdan gelecek o hareketi bekliyordu.

Derken geldi o hareket.

Bilge adamın dudağına yapıştı ve,"Mmmmmmuuuuaaah!"diye gürültülü bir ses çıkartarak güçlü bir öpücük verdi Andrew 'e.

Geri çekildiğinde Andrew yüzünü ekşiterek,"Ne yapıyorsun ya," dedi. "Natalie ile öpüşmüş gibi hissettim." Tiksinti ile kafasını iki yana salladı.

Bilge güldü,"Pislik." Adamın yanağını öptü,"Her zaman dilimi kullanamam. Değil mi?"

Andrew karısının beline elini atarak onu kucağına çekti. "İstersen neden olmasın, sevgili karım."
Bilge adamın göğsüne yatıp gözlerini yumdu. "Burada biraz şöyle uyuyayım ne olur."

Andrew,"Uyuma ama gözlerini kapat."dedi. "Kral, ne dedi sana?"

"Andrew yapma,"diye açtı gözlerini Bilge. "Tam on iki saat oldu, hâlâ öfkeden cayır cayır yanıyorsun, tekrar hatırlayarak kendine neden bunu yapmak istiyorsun?"

Andrew kaşlarını çattı,"Söyle şunu."

"Önce çok güzelsin dedi sonra içinde olmak için ne kadar acı çekiyorum gibi saçma sapan bir cümle kullandı. Önemsiz Andrew, çok önemsiz. Koskoca bir ülkenin kralını eşek sudan gelinceye kadar dövdün. Kendi ülkenin kralı ise bunun üstünü örttü. Savaş çıkacak sandım, yeterince gerildim. Bebeğe yansıyacak. Yapma Allah aşkına ya."

Oflayarak doğruldu tekrar,"Döveceğim seni ya."

Andrew güldü,"Kadına bak beni dayakla tehdit ediyor." Kafasını iki yana salladı. "Tamam tamam."dedi ve kucağındaki kız ile koltuktan kalkıp yatağa geçti,"Hadi gel biraz sevişelim."

Bilge güldü,"Bana uyar."

**

Andrew çıplak karısının vücudunda elini gezdirirken Bilge göğüslerinin tam altındaki gıdıklanma ile kıkırdadı. "Yapma şunu."

Andrew güldü,"Neyi?" Elini tekrar oraya götürüp sürttü,"Bunu mu?" Bilge kahkahalarla adamın elini uzaklaştırmaya çalıştı.

Andrew onu iten elleri engellerken Bilge keyifle gülüyordu. Çünkü bir eli hâlâ kızı gıdıklandırıyordu.

Andrew birden kızın üstüne çıkıp dudaklarına yapıştı ve onu sulu sulu öpmeye başladı.

Bilge ellerini direkt adamın boynuna ve yanağına götürmüş okşarken karşılık verdi.

Genç adamın eli uslu durmadı.

Dudakları kızın dudaklarında, eli ise yavaşça kadınlığına kayıp iki parmağı usulca içine girdi ve Bilge Andrew 'in dudaklarına doğru inledi.

Andrew inleyen dudakları öpüp bir parmağını daha içine itti.

Bilge gözlerini yummuş inleyip yutkunurken Andrew kızın boynuna eğildi ve öpmeye başladı. Öptüğü yeri vakumladı, diliyle daireler çizdi ve bir parmağını daha kızın içine soktu.

Bilge gürültülü bir şekilde inledi. "Andrew,"dedi gözlerini sımsıkı yumarak. "Andrew, ben," devamını getiremedi çünkü Andrew 'in içindeki elleri oynamaya başlamıştı.

Bilge her oynadığında inledi.

Ancak birden Andrew elini geri çekti.

Bilge derin bir nefes verip açtı gözlerini.

Andrew tekrar Bilge'nin dudaklarına sarılıp, diliyle dilini dans ettirirken eli erkekliğine gitti ve kendi erkekliğini bir kere ovalayarak Bilge'nin kadınlığına götürdü.

Falan filan işte.

Yarım saat sonra Bilge yorgunluktan ölürken bayılmış uyuyor, Andrew kollarını kafasının altına kırmış öfkeyle düşünüyordu.

Her şeyi düşünüyordu.

O kadar çok düşündü ki kafayı yiyeceğini sandı.

Ama kafayı yemedi.

Sadece yorulmuştu.

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin