Bölüm 21

2.4K 209 11
                                    

Edward yemek boyunca kızı izledi.
Bu durum Andrew'in gözünden kaçmamış yine sinirlenmişti.

Kardeşinden kıskanıyordu.

Evet, lanet olsun.

Edward,"Bilge."dedi yemekten sonra.
Bilge iç çekti,"Efendim lordum?"

Edward tam söyleyecekti ki ağabeyinin bakışlarını fark ederek,"Mühim bir şey değil."dedi.

Andrew dişlerini sıktı.

Süleyman'ı gönderene kadar da sustu.

Süleyman kızına sımsıkı sarıldı ve kulağına fısıldadı,"Arayacağım."dedi. "Eve dönüş yolunu arayıp bulacağım, üzülme kızım. Arayan mevlasını da bulur belasını da."

Bilge hüzünle gülümsedi,"Tamam."dedi. "Teşekkürler baba."

Babasından ayrıldı ve ardından el salladı.

Arkasındaki iki adamın lanet enerjisini hissediyordu.
Türkçe konuşmuşlardı.
Anlamış olamazlardı.

Süleyman at arabasıyla uzaklaşırken iç çekti.

Yine bu tanımadığı iki adamla kala kalmıştı.

Bir tanesi kocasıydı.

Lanet kocası.

Andrew arkasını dönerek malikaneye gidecekken Edward 'ın,"Daisy."diye fısıldadığını duydu.

Dişlerini ve yumruklarını sıktı. Umursamamaya çalışarak merdivenleri çıktı, salona öfkeyle girdi.

Bilge ağlayacaktı. "Efendim lordum?"

Edward,"Biraz konuşabilir miyiz?"diye sordu kibar olmaya özen göstererek.

Kibar davranıyordu çünkü Bilge bir cadı olabilir, birkaç ufak fısıltı ile hayatını kararta bilirdi.

Eğer Bilge cadı değilse, ki bu düşük olan ihtimaldi, çok narin bir kızdı.

Bir Beyler beyinin kızı olmasından dolayı yumuşak yetiştirilmişti belli ki,
Ya da zaman yolcusuysa-
Ah!

Kafası çok karışmıştı!

"Dinliyorum lordum."dedi Bilge oflamamak için kendisini sıkarken.

"Bahçeye geçelim mi?"dedi Edward gülümseyerek.

"Geçelim."diye fısıldadı Bilge. "Geçelim."
**

"Bu nasıl sorulur bilmiyorum,"dedi Edward gülümseyerek. "Sadece şunu bilmeni istiyorum ki sizi duydum."

"Kimi?"dedi Bilge umursamayarak. "Lordum bana açık konuşursanız sevinirim. Ben gelemiyorum böyle gizli kapaklı işlere."

"Babanla seni."dedi Edward birden ciddileşti. "Her şeyiyle duydum."
Bilge gözlerini belerterek,"N-nasıl yani?"dedi. "Ne duydunuz?"

"Siz büyücü ya da cadı mısınız?"

"Ne!"diye haykırdı Bilge. "Hayır, tabii ki de değiliz."

"O zaman cadı tanıdık -"
Bilge gözleri doldu,"Lordum durun lütfen."dedi. "Sizzle her şeyi anlatacağım, söz veriyorum ama lütfen bana bir daha cadı mısın diye sormayın."

**

"Gerçekten gelecekten mi geldin?"dedi Edward şaşkınlıkla. "Normal bir insansın ama zamanlar arası yolculuk yapabiliyor musun?"

Bilge burnunu çekti. "Yapamıyorum, bir suikast sonucu intihar etmek istedim. İngiltere de uçurumdan denize kendimi attım uyandığımda sahile vurmuştu bedenim. Yollar, gökdelen ya da benim zamanımdan hiçbir şey yoktu."

"Gökdelen de ne?"

"Büyük binalar."dedi Bilge hüzünle. "Yemin ederim cadı ya da büyücü değilim " ölmek istemiyordu.
Kendi zamanına dönmeden asla. Ağlamaya başladı.
"Yemin ederim Lordum." Edward şaşkınlıkla kıza baktı ve dayanamadı. Sarıldı.
"Sakin ol Bilge."dedi kız göğsüne hıçkırınca. "Lütfen sakin ol."

Onları odasındaki camdan izleyen Andrew küfür ederek komidinin üstündeki vazoya vurdu.

Vazo hışımla yere düşüp parçalara ayrıldı.

"İnanılır gibi değil,"dedi Edward.

Bilge adamdan ayrılarak,"Lütfen beni şikayet etmeyin, papaza, ağabeyine herhangi birine söyleyerek beni yakmalarına izin vermeyin yalvarırım!"diye konuştu. "Ne olur lordum, ne isterseniz yaparım."

Edward güldü,"Bilge ben geri kafalı biri değilim." Kızın omuzlarını tuttu. "Ama ağabeyim için aynı şeyi söyleyemem. O bilmemeli. Sana olan bakış açısı tamamen değişir Daisy, kendine bunu yapma. Sus. Bende. Bende susacağım, tek istediğim bana kendi dönemini anlatman. Lütfen anlat. Nasıl gelecek?"

Bilge gülümsedi. "Gelecek şu andan çok daha güzel efendim," hüzünle gözleri doldu. Dönemini çok özlemişti.
"Kadınlar sürekli elbise giyinmiyor, çoğunlukla pantolon, şort ve etek giyiniyor, üstelik eşofman denilen rahat pantolonlar var, yumuşak ve geniş kumaştan yapılıyor, herkes rahat giyiniyor, açık giyinebiliyor, kimse kimsenin özel bölgelerine bakmıyor, sapıklar dışında, erkekler sizin gibi sürekli takım elbise, gömlek giyinmek zorunda değil. Kadınlar ile erkekler eşit haklara sahipler. Dük, düşes gibi şeyler gücünü kaybetmiş durumda, sadece ismen var olan şeyler. Görüntü için, "

Edward şaşkınlıkla,"Kadınlar pantolon mu giyiyor!"diye bağırdı. "Ve çıplak gezebiliyor musunuz?"

Bilge kıkırdadı. "Hayır lordum, çıplak gezen yok. Ve evet, pantolon giyiniyoruz."

Edward daha büyük bir şaşkınlıkla,"Ne demek dük düşes gibi şeyler gücünü kaybetti!"dedi.

Bilge omuz silkti. "Çoğu krallık yıkıldı, Osmanlı gibi. Ya da Avusturya Macaristan."

Edward şaşkınlıkla,"Osmanlı yıkıldı mı?"diye sordu. "Türkler delirmiştir."

Bilge kafasını iki yana salladı,"Pek umurumuzda olmadı,"düşündü,"Teknoloji ve tıb çok ilerledi. Telefon diye bir icat var, istediğin kişi ile istediğiniz yerde istediğiniz şekilde konuşabiliyorsunuz. Arabalar, değişti. Atlar kullanılmıyor, teknoloji kullanılıyor."

Edward güldü,"Bilge, acaba sen deli misin?"

"Değilim."dedi Bilge göz devirdi. "Ben de ruh bilimci değil bir psikoloğum. İnsanların psikolojilerini düzeltiyorum, ruh bilimci deme sebebim ruh hastaları ile ilgilendiğim için."

O gece Bilge bir sürü şey anlattı. Gece yarısına kadar beraber güldüler.

Bilge,"Ne olur,"dedi. "Ne olur lordum bu anlattıklarım ikimiz arasında sır olarak kalsın."

Edward gülümseyerek,"Emin ol Daisy. Sen ve ben arasında güzel bir sır bu. Ağabeyime asla söyleme."

Onları duyan Dacota koşarak malikaneye gitti ve üst kata çıktı.

"Lordum!"dedi odaya daldığı gibi.
"Size çok önemli bir şey söylemeye geldim!"

Bilge,"Sağ olun lordum."dedi.
Edward güldü,"Bana Edward de. İleride dük düşes gibi şeyler yok oluyormuş zaten. Boşa yaşıyoruz anasını satayım."

**

Bilge mutlu bir şekilde, sanırım sırrını paylaşmanın verdiği rahatlıkla, odasına girdiğinde Andrew'in öfkeyle ona baktığını gördü.

"Merhaba?"dedi korkarak.

Andrew,"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz!"diye gürledi.
"Edward ve sen! Aranızda ne var!"

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin