Özel Bölüm

2K 164 7
                                    

Andrew bayılmış karısını kucağına almadan önce nabzını kontrol etmiş telaştan boncuk boncuk terlemişti.

Onu yatağa yatırdığından alnına bir öpücük kondurdu ve dolan gözlerini yumdu. Karısı neden uyanmıyordu?

Oraya nasıl gidebilmişti?

Niye bayıldı?

Theodore 'u elleriyle öldürmüş bedeni yenirken bizzat izlemişti.

Buna rağmen o şerefsizin sesini nasıl duyardı?

Yatağın yanında oturmuş hüzünle bir şekilde düşünüyordu.
Bilge birden gözleri kapalı ağlamaya başlayınca Andrew korkuyla ona döndü.

"Şişt," onu sımsıkı sarıp saçlarını öptü. "Sakin ol sevgilim," kokusunu içine çekti,"Ben buradayım."

Bilge kocasının tanıdık hissiyatı ve kokusuyla hüngür hüngür ağlamaya ve ona sımsıkı sarılmaya başladı.

"Andrew." Hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam etti.

Andrew, Bilge'nin sırtını sıvazlayarak,"Ben buradayım. Korkma."

Bilge biraz uzaklaşarak kocasının yüzünü avuçlarının arasına aldı.  "Andrew, aşkım," burnunu çekti,"Sevgilim, daimi sevdiğim,"

Andrew karısının bu kelimelerini huzurla dinledi."söyle bana,"dedi. "Güzelim," karısının yanağını okşadı. "Neden oradaydın, niye ağlıyorsun?"

Bilge burnunu tekrar çekti,"Anlatsam delirdiğimi düşünürsün."

Andrew kafasını salladı,"Theodore 'un sesini duydum."  Çok ciddiydi. "Emin ol düşünmem."

Bilge dudaklarını birbirine bastırıp derin bir nefes aldı ve titreyerek,"O geldi."dedi. "Andrew ben cadılardan çok korkuyorum." Küçük bir kız çocuğu gibi ağladı. "Onu gördüm, beni öptü, itemedim. Beni öptü ve uçurumdan aşağı atladı." Adama tekrar korkuyla sarılıp hıçkırarak ağladı.

Andrew,"Sana ne dedi?"diye sordu sinirle.

Engizisyon mahkemeleri kalktığı gibi daha öncesinden bir medyuma giderek babasının ruhuyla bir tahta üzerinden konuşmuştu.

Bilge'den daha günahkar olduğu kesindi.

Ama bunu niye yaşıyorlardı?

"Bana,"

'Hastasın Bilge!'

Anımsadığı cümle ile yorgunlukla yutkundu.

Boğazını temizleyerek,"Hiçbir şey."dedi. "Bana kayda değer herhangi bir şey demedi." Kafasını iki yana salladı. "Anneni affet dedi," kocasının lacivert gözlerine baktı,"Annem acı çekiyormuş."

Andrew kaşlarını çattı.

' Tıpkı benim babam gibi,'dedi kendi kendine.

Luke da o tahta da ona affetmesi için yalvarmıştı. Affet de eziyetim bitsin demişti.

"Affettin mi?"

Bilge kocasının gözlerine bir farklı baktı.

"Sen babanı affettin mi?"

Andrew utandı. Kaşlarını kaldırdı ve,"Anladım."dedi. "Tamam," gülümsemeye çalıştı. "Gün geçtikçe bana benziyor olmandan korkmalı mıyım?"

Bilge yorgunlukla tebessüm etti. "Bu sıradan yaşam aslında ne kadar da fantazik bir evrenmiş." İç çekti. "Korkma. Ben seni sadece sevmiyor hayranlık besliyorum."

Andrew,"Güzelim,"dedi aşkla. Bakışları cilve ve sevgi doluydu.

"Ben ise," dudaklarına yaklaşarak fısıldadı. "Sana tapıyorum."

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin