Bölüm 53

1.3K 161 17
                                    

"Ama benim umurumdalar."dedi Duke son derece ciddi ve sertti. "Senin New South Walse'dan İrlanda'ya, Kenya'ya kadar toprağın var! Kendine gel artık!"

Bilge düşünceli bir şekilde,"New South Walse."diye mırıldandı. Bu ismi duymuştu ama hangi ülkenin eski adı olduğunu düşünmeye başladı dalgın dalgın.

Edward kızın yüz ifadesindeki karmaşayı ve düşünceli olduğunu fark edince göz göze geldikleri gibi dudaklarını oynatarak,"Sorun ne?"diye sordu.

Bilge boğazını temizledi,"New South Walse,"dedi. "Gemi ile kaç günde gidilir Lord Edward?"

Duke ve Andrew tartışmaya tutulmuşken Edward düşündü. "Güçlü bir yelkenli ile birkaç ay, neden ki?"

Bilge kafasını salladı. Evet bulmuştu,
New South Walse, Avustralya'ydı.
Genç kız,"Merak ettim Lord'um."dedi.

Andrew sinirle,"Amca!"diye hırladı. "Jennifer 'ın ölümü benden olacak farkında değil misiniz?"

Aniden salona dalan annesi öfkeyle bağırmaya başladı.

Herkes şaşkınlıkla ona döndüğünde Andrew kafasını bir saniye bile oynatmadan önüne bakmaya devam etti.

Rosa,"Fransa Kralı ile Kont Brandon arasındaki yakın ilişki ve senin bu dinmeyen öfken yüzünden bir savaşa sebep olabilirsin!"diye gürledi öfkeyle.

Andrew gözlerini sabır çekerek yumdu, dişlerini sıktı ve ellerini yumruk yaptı.
Rosa konuşmaya devam etti. Konuştukça, kelimeler ağzından çıktıkça öfkeleniyordu. Belli bir yerden sonra masada Bilge'nin varlığını bile unutmuştu. Gerçi, umurunda da değildi.
"Madem istemiyorsun Jennifer 'ı görmeyi neden Kral'a onu evlendirmesini söylemiyorsun! Brandon kaypak bir Kont! O şeytana pabucunu ters giydirecek düzenbaz senin bir usta yapmanı bekliyor görmüyor musun! Kızını kullanıyor! Sende onu boşandıktan sonra bile yatağına, koynuna alarak haksız çıkarmıyorsun! Madem öldürmek istiyorsun neden yatağını ısıtmaya devam etti! Hâlâ neden bedenini-"

Sözünü Andrew 'in masaya vurduğu yumruk kesti.

Bilge duydukları karşısında ne diyeceğini ne hissedeceğini bilemiyordu. Ama Andrew 'in anlattığı şeylerdi bunlar. Adama kızamazdı.

Yalnız böyle bir adamı kabul ettiği için kendisine kızabilirdi.

Andrew 'in sert yumruğu masanın üzerinde ki her şeyi hoplatmış, gümüş yemek takımlarından gürültülü bir şekilde ses çıkmıştı.

Duke,"Yüce İsa aşkına!"diye haykırdı şaşkındı. Rosa ise öfkeliydi. "Annene nasıl böyle bir saygıs-"

Andrew kristal bardağı aldığı gibi yere çalarak ayağa kalktı ve öfkeyle bağırdı,"Rosa!"dedi.

Edward ve Bilge şaşkınlıkla irkildi, Duke donakaldı.

Genç adam şöminenin üzerindeki diğer vazoya vurdu ve milyar sterlinlik vazo hızla yere düştü, onlarca parçaya ayrıldı. Bilge her yere atılıp kırılan eşya ile gözlerini kırpıştırdı.

Andrew 'in bu halini gözlemleyecekti
O sınırın son noktasını görmek istedi.

Rosa,"Özür dile!"diye bağırdı. "Kontes Jennifer da Kont Brandon da özrü hak ediyor!"

Bu,
Aman tanrım.

Edward gözlerini belerterek dudağını ısırdı.

Aristokrat sınıfının en üst katındaki bir Dük'ün, alt tabakadan özür dilem-

Edward düşünürken bile tamamlayamamıştı,

İmkansız ve ne ayıp bir istekti!!!

Andrew öfkeyle,"Kadın!"diye haykırdı ve sehpaya tekme attı. "Ne istiyorsun benden! Ne istiyorsun!" Rosa gözü kararttı. "Senden UTANIYORUM!"

Andrew öfkeyle yumruk yaptığı elini duvara vurduğunda Bilge gözlerini yumdu.

Canı çok acımış olmalıydı.

Duke,"Kes sesini Rosa!"diye haykırdı.

Rosa,"Sen kes asıl sesini!"dedi bu cürreti nerden buluyordu kimse bilmiyordu. Andrew öfkeyle,"Defol evimden!"diye haykırdı.
Rosa defolmak bir yana dursun birde ona doğru adım atınca,"Muhafızlar!"diye gürledi.

Rosa öfkeyle Bilge'ye döndü. Hızla yanına vardı ve saçını kavradığı gibi cebinden çıkardığı bıçağı kızın boynuna dayadı.

O kadar hızlı davranmıştı ki dengesini bile sağlayamamış bıçak Bilge'nin boğazını hafifçe kesmişti bile.

Andrew aniden buz keserek dona kaldı. "Ne-ne, ann-anne sen ne yapıyorsun?"diye sordu.

Duke ve Edward tüm bu bağırış ve çağırmada ayağa kalkamamışlardı belki evet ama Rosa'nın yaptığı eylemle sandalyeleri geriye doğru seslice sürterek ayağa fırladılar.

Duke gürledi. "Rosa!"

Edward,"Askerler!"dedi telaşla.

Bilge dişlerini sıktı. Heyecandan boğazındaki ağrıyı hissetmiyordu. Tek hissettiği saç diplerinin acısıydı.

Rosa,"Bu orospu yüzünden!"diye haykırdı.

Bugün Brandon'un ona ettiği tehditle gözü kararmıştı kadının. "her şeyini kaybedeceksin!"

Andrew,"Anne!"diye bağırdı ve bir adım atması ile Rosa,"Yaklaşma!"diye ciyaklayarak kızı sandalyeden zorla ayağa kaldırdı ve geriye doğru kendisiyle sürükledi.

Bilge gülümsemek istedi. Tüm çalışanlar, erkekler, Lordlar korkmaya başladı.

Andrew,"Bırak onu!"diye bağırdı.

Edward,"Ne utanç verici bir kadınsın."diyerek yüzünü buruşturdu.

Rosa, Andrew'den hakaret yemeye kocası Dük Luke öldükten sonra alışmış ancak Edward'dan ilk defa duymuş olmanın verdiği o şaşkınlık ve kırgınlık ile,"Ne?"dedi.

Edward,"Bırak o bıçağı."dedi. "Senden UTANIYORUM."

Andrew Bilge'ye baktı. Genç kız gözlerini yummuşu ve biraz sonra boğazındaki bıçağa baktığında akan kan ile Andrew kıza bir şey oldu sanarak öfkeyle,"SENİ ÖLDÜRÜRÜM ROSA!!"diye bağırıp gömleğini yırttı.

Bilge kocasının acı dolu çığlığı ile hüzün doldu ve bu lanet gösteri bitsin istedi. "Ölecek bu kadın!"diye bağırdı Rosa. "Ölecek! Kurtulacağız! Geldiği ilk andan beri! Öldürmek için uğraştım!! Olmadı! Ama bugün olacak!"

Genç kız içinden göz devirdi. Rosa'nın onu tutuş şekli güçsüzdü. Bıçağı yanlış tutuyor, saçlarını bile o kadar yanlış eline dolamıştı ki normal bir acıya göre daha fazla acıtması inanılır gibi değildi.

Derin bir nefes aldı. Sonrası gerçekten ışık hızında gerçekleşmişti.

Bilge saçını eline dolayan kadına elini kaldırıp arkadan saçına yapışmış, eş zamanlı olarak da boğazındaki bıçağı tutan kolu tutup kendisinden uzaklaştırarak Rosa'yı, basının üzerinden eğilip diğer tarafa takla attırdı.

Rosa gürültü ile yemek masasına uçup tüm çatal bıçak her yerini keserken Bilge elindeki bıçağı almak adına bileğini büktü ve bıçağı alarak uzağa attı.

Duke şaşkınlıkla izledi sonra da düşüp bayıldı.

Yaşlı adam,
Böylesini hiç görmemişti.

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin