Bölüm 44

1.5K 146 7
                                    

Bilge, oğluyla birlikte indiği büyük salonda Olivia 'nın ona asla pas vermemesine gün geçtikçe içerliyordu.

Yaşlı kadın onun için bir şeyler yapıyordu ama samimiyet vermiyor, emir kulu gibi davranıyordu.

Yine oturduğu koltuğun önüne gelip,"Bir emriniz var mı leydim?"diye sorunca Bilge parlayan gözlerle,"Var."diye konuştu sakince.

Olivia başını salladı,"Emredin leydim,"

"Konuş benimle Olivia teyze." Bilge duygulandı. "Lütfen,"diye fısıldadı.
Gözleri dolmuştu.

Olivia bu istekle yüreği darmaduman olsa da başını eğmeyi kesmeden,"Ne haddime leydim."dedi.

Bilge burnunu çekme isteğini görmezden gelmeye çalıştı. Kırılıyordu yaşlı kadın ona böyle davrandığında. "Olivia teyze, ben ne yaptım da bana bu tavrı reva görüyorsun?" Aklına gelen düşünce göz yaşını yanağından usulca akıttı. "Yoksa sen de mi Andrew 'i bıraktım diye beni saygı duyulmayası görüyorsun? Ama ne yapabilirdim Olivia teyze,"burnunu çekip hüzünle gülümsedi. Titreyen elini yavaşça kaldırdı, yaş yanaklarını silerken ekledi. "Ben burada değer görmüyordum, Andrew beni kandırdı, sürekli dayak-"

Olivia başını kaldırıp kızarmış kırgın gözleri ile Bilge'nin sözünü kesti. "Lord Andrew umurumda mı sanıyorsunuz leydim?" Kafasını iki yana salladı. "Ben sizi hiç olmayan kızım yerine koymuştum, aramızdaki statü farkını haddim olmadan görmezden gelip size ailem dedim. Karşılığında ise-" gözünden bir damla yaş da yaşlı kadının aktı. "Karşılığında aldığım ise beni hiç sayıp, güle güle bile demeden gitmenizdi. Nasıl telaş yaptığım, nasıl korktuğumu, ne hissettiğimi biliyor musunuz Leydim?"

Bilge dudağını büktü,"Ben ye-"

Olivia o kadar sinirli ve hüzünlüydü ki leydisinin sözünü kestiğinin farkında değildi. "Benim küçük bir kızım vardı Leydim."dedi. "İsmi Gr-Grace'di." Nefesi kesildi. İki kadın da karşılıklı ağlıyordu. "Sevdiğine vermedik onu. Bir gün böyle aniden ortadan kayboldu, aklınca ona kaçmak istedi ancak ormanda onun ikiye ayrılmış-" Bilge duyduklarına inanamıyordu. Atilla yanındaki tahtadan beşikteyken hızla ayağa kalktı ve,"Olivia teyze lütfen affet beni."dedi hıçkırarak. "Özür dilerim, sana yalvarırım."

Olivia daha fazla ayakta durabileceğini sanmıyordu ama konuşmaya devam etti. "Siz gittikten sonra kaç gün uyuyamadım, bilmiyorsunuz leydim."

Edward malikaneye girdiğinde gördüğü manzarayla,"Ah! Hadi ama hanımlar!"diye kızdı.

Olivia ve Bilge ağlıyordu!

Bilge,"Lütfen sarıl bana."diye hıçkırdı. "Affet beni yalvarırım."

Olivia tam bir şey diyecekti ki Edward,"Hadi grup sarılması."diyerek iki kadını da kolundan tuttuğu gibi birbirine yapıştırdı ve üstten de kendisi sıkıca sarıp,"Ağlamayı kesin hanımlar."dedi.

Bilge, Olivia'ya annesine olan hasretiyle sarılmıştı, sımsıkı sarmıştı tombul kadını.
Kafasını kadının omzuna yaslayıp hıçkırdı,"Özür dilerim anne." Diye fısıldadı.

Olivia duyduğu kelimeyle sarsıla sarsıla ağladı.

Andrew salona girdiğinde gördüğü manzarayla,"Ne bok yiyorsun sen Edward?"diye kızdı.
"Olivia ve kime-" tanıdığı bedenle,"TANRI AŞKINA KARIMA SARILIYORSUN!"diye şaşkınlıkla haykırdı.

Edward hızla ağlayan iki kadından uzaklaşıp,"Maksadım onları barıştırmaktı Andrew,"dedi. "Üzgünüm, senin olana el sürmek istemedim."

Andrew sinirle,"Kırarım o elini."diye tısladı ve Olivia ile Bilge'nin yanına geçip,"Ne oluyor burada?"diye sordu.

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin