Bölüm 92

1K 139 49
                                    

Atilla babası ile tüm gün oyun oynamıştı.

Bilge ise onları büyük bir mutluluk içinde izlemiş, Natalie 'nin oyunlarına katılmasını sağlamıştı.

Zaman sanki normal bir günden daha hızlı geçti.
Vakit artık, uyku vaktiydi.

Bilge kafasını yastığa koyduğunda yanında uzanan kocasına baktı aşkla.

"Andrew,"dedi.

Andrew sırt üstüyken karısı çağırınca ona döndü. "Efendim?"

Bilge yutkunarak sordu. "Yarın, düello saat kaçta yapılacak?"

Andrew karısına tüm sevgisiyle tebessüm etti,"Akşam olacak."

"Ben, gelebilirim. Değil mi?"

Andrew yavaşça kafasını iki yana salladı. "Kadınlar, gelemez."

Bilge korkuyla,"Neden?"dedi. "Nasıl yani ben seni-Andrew lütfen, neden?"

"Sevgilim,"dedi Andrew kızın yanağını severek. "Kral bu düello'nun aristokrasi sınıfının erkeklerini ilgilendirdiğini beyan etti. Üzgünüm," alnına uzanıp bir öpücük kondurdu. "Korkma. Ertesi güne benimle uyanacaksın."

Bilge'nin gözleri doldu. "Andrew lütfen ya!"

Andrew gözlerini yumdu ve derin bir nefes aldı. "Bilge hamilesin." Yatıyor da olsa kafasını iki yana salladı. Gözlerini açtığında lacivert in köyü tonunda endişe vardı."tehlikeli. Tüm gözü kara, pislik soylular orada olacak. Güçlüyüm, evet ve hepsi benim ölümümü görmek için can atıyor. Ben kazanacağım. Ve kazanırsam sana bir şey yapabilirler."

Bilge adama sokuldu ve elini boynuna götürüp,"Ben öylece malikânede bekleyemem."dedi."yalvarırım sana."

Andrew, kahverengi gözlerine baktı kızın. "Bilge, Bilge'm, sevgilim, güzelim, hayatım," Bilge'nin gözlerinden şakaklarına yaşlar aktı. "Canım, aşkım." Dedi. "Bekleme salonunda bekleyeceksin. Düello bitecek, çıkıp geleceğim ve evimize geçeceğiz."

Bilge burnunu çekti. Andrew yanağını sevmeye devam ederek,"Tamam mi?"diye sordu.

Bilge kafasını salladı ve titreyen dudaklarını birbirine bastırdı. "T-tamam."

Andrew, gülümsedi. "Heh,"dedi. "Böyle işte."

Bilge aralarındaki milimetrelik mesafeyi sıfıra indirdi ve dudaklarını dudaklarına bastırdı.

Öperken korkuyla, yüreği ağzına geldi. Nefesleri kesilince ayrıldı. Andrew kızla birbirine değen alnını çekmedi, yumduğu gözlerini açmadı. "Sabah erkenden gideceğim, akşam geleceğim. Jack senin geleceğin saati biliyor. Tamam mı?"

Bilge yutkunarak kafasını salladı. "Tamam."

**
Andrew sabah saat beşte uyanmış, karısının yanağından öpmüş, Atilla'nın odasına geçmişti.

Tombul bebeği uyurken bir süre izledi ve gülümsedi. "Ati,"dedi beşiğe yaklaşarak. "Oğlum, uykucu oğlum." Eğildi ve yanağını, aralık kalmış dudaklarını hafifçe sevdi. "Baba gelene kadar," mavi gözlerini açsın babasına baksın istedi ancak bebeği uyandırmaya kıyamadı."anne sana emanet." Eğilip yanağını öptükten sonra tekrar güldü. "Ve tabii kıskançlıktan üzdüğün ablan da sana emanet eşek oğlu eşek." Tekrar öptü ve kokusunu içine çekti.
Tam o an Atilla öteki tarafa döndü ve eli babasının yüzüne çarptı.

Andrew güldü, "Bu tokatı bana uğur getirsin diye mi attın?" Yavaşça doğruldu. Odadan sessizce çıktı ve koridorları ona saygıyla selam verip eğildikleri yerden kalkmayan çalışanlarına başıyla karşılık vererek geçti. Natalie 'nin odasının kapısına geldiğinde Madam Hawkins ile karşı karşıyaydı.

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin