Bölüm 122

963 145 56
                                    

Andrew, Holmes'a döndü. "Buldun tamam, evimden siktir olup git. Ve ne istediğini çıkarken yardımcıma söyle. Yarın kapında."

Holmes keyifle ayağa kalktı,"Şu yeni modifiye edilmiş silahlardan bir tane güzel olurdu, ve bir de sıcak tutan büyük bir pufidik battaniye."

Andrew anlamadı. "Holmes, senin bunları alacak çok paran var zaten?"

Sherlock omuz silkti. "Ama almıyorum Lord'um, Doktor Watson evlendikten sonra üstümde çok iş yükü var, bir de çarşıya inip battaniye modellerine bakacağım? Ulu Tanrım."

Andrew kaşlarını kaldırarak kafasını salladı,"Battaniyenin rengi önemli mi?"

Biliyordu ki bu adam takıntılı bir manyaktı.

Sherlock,"Siyah ve beyaz dışında her renk olur."dedi. "He bir de şu muzları nereden alıyorsanız ondan. "

**

"Andrew,"dedi Bilge yanında uyuyan kocasına. Andrew gözlerini rahatlıkla kapatmanın tadını çıkartıyordu.

"Efendim leydim?"

"Bugün ahırda şey gördüm,"dedi kız. Kafasını çevirip adama baktı. "Şey,"

"Ney?" Andrew henüz gözlerini açmamıştı.

"Şey işte, şey... eşek at-" ne diyordu ya.

Andrew kaşlarını çattı,"Eşek ve ata ne olmuş?"

"Sevişmiş,"dedi hızla Bilge. "Ama niye?"

Andrew güldü ve keyifle karısına döndü. "Onları çiftleşirken mi gördün?"

Bilge kafasını salladı. "Evet. Eşeğin şeyi çok büyük ve iğrençti."

Andrew kızın beline elini atarak kendisine çekti. "Baka baka eşeğin sikine mi baktın?"

Bilge omuz silkti. "Bu hayatta gördüğüm tek penis artık seninki değil."

Andrew,"Yarın o eşeği kestireceğim,"diyerek kızın alnına dudaklarını bastırdı.
Bilge güldü,"Saçmalama." Adama sımsıkı sarıldı. "Bir insanın eşinin olması ne acayip bir olay,"diye mırıldandı gözlerini yumarak.

Andrew anlamadı. "Nasıl yani?"

"Yani,"dedi Bilge adamın kokusunu içine çekerken. "Biri var, hemcinsin değil, bilmediğin fiziksel özelliklere sahip. Kadınsan genellikle senden daha iri, erkeksen daha küçük. Seni öpüyor, seviyor, sarılıyor,"derken iyice sıktı koca adamı. Andrew sarmaladı karısını ve saçlarını öperek,"Evet."dedi.

"Ailenden daha yakınına giriyor,"dedi Bilge gözlerini yumup. "Senin bile bilmediğin şeyleri biliyor, en kuytu, en derin yerlerine dokunuyor ve sen bunu yapmasından keyif alıyorsun. Yetmediği gibi onun yanındayken aileni çok az özlüyorsun." Andrew kızın anlattığı cümlelerle mutlu oluyordu resmen. "Seni bambaşka bir şekilde mutlu ediyor, onu arzuluyor, mutluluğu sürekli yaşamak istiyorsun, ya da ondan bir parçayı barındırmak, vücudunda ya da yanında. Sanki daha önceden tanıyorsun onu. Ama esasen o, sana herkesten çok yabancı. "

Andrew biraz geri çekilerek kafasını aşağı eğdi ve Bilge'ye baktı.

"Sen ara sıra duygulanıyor musun?" Sevgiyle gülümsedi. Bilge adamın mavi gözlerine baktı, elini kaldırıp lacivert gözlerinin kenarına götürdü. "Mavi göz, bir süs gibi," derin derin izledi. "Erkeklerde daha farklı duruyor, daha asil ve daha hoş."

Andrew güldü,"Bana sorarsan kadında-"derken Bilge birden karın kaslarını büktü. Andrew kahkahalarla,"Güzel durmuyor diyecektim."diye düzeltti.

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin