Bölüm 42

1.6K 147 12
                                    

Andrew şaşırıp,"Ne oldu Bilge?"diye sordu, karısının bu ani çıkışına anlam veremedi.

"Jennifer olayını,"diye fısıldadı genç kadın olurda biri dinler düşüncesi ile. Yerin kulağı bu malikanenin fil kulağı vardı.

"Hiç konuşmadık Andrew."

Andrew kafasını salladı,"Doğru, sen açmayınca canın sıkılmasın diye ben de açmadım."dedi. Bilge gözlerini kısarak adamı inceledi.
Doğru mu söylüyor baktı,

Cevabı ise,

Bulamadı.

Sinirlendi.

"O neden burada?"diye ilk sorusunu sordu Bilge. Andrew,"Natalie hasta Bilge."dedi yüzünde mimik kıpırdamadan, soğuk bir hüzün vardı kelimelerinde.

"Nasıl yani?"
Bilge anlamadı.

Genç Dük "Natalie hasta sevgilim,"diyerek oturduğu yerden doğruldu ve Bilge'nin yanına geçti.

Onu sarmaladı,
Sevdi.
Bilge adamın ondan güç alma ihtiyacını gördü, sesini çıkarmadan dinlemeye devam etti. Tıpkı kocası gibi o da Andrew 'e sarılıp kafasını göğsüne yasladı.

"Natalie merdivenlerden düştü," Andrew bu durumu anlatırken hüznü kalbini parçalıyordu. "Yürüyemiyor."diye mırıldandı sonra. Bilge şaşkınlıkla adamdan ayrılıp yüzüne baktı,"Ne dedin sen?"

Andrew kızın çenesine elini götürüp,"Artık Natalie yürüyemiyor Bilge."diye fısıldadı. "Bacakları tutmuyor, onun o narin, kuş kadar ki bedenini kaldıramıyor sevgilim."

Bilge donakalmıştı ve gözleri doldu. "Ciddi olamazsın."dedi yanağından akan yaşla.
Andrew,"Keşke."dedi omuz silkip. "Ama gerçek bu."
Bilge adama sımsıkı sarılıp başını göğsüne yasladı ve sessizce ağlamaya başladı.

Çok üzülmüştü.

Çok.

**

Jennifer sinirle Olivia'ya,"Geldi yani o sürtük!"diye homurdandı. "Osmanlı tohumu! Barbar kadın!"Olivia iç çekti "Lord Andrew dediklerinizi duyarsa sizin için iyi olmayacağa benziyor Kontes Jennifer."

Jennifer çatık kaşlarla, alev atan yeşil gözlerini yaşlı kadına çevirdi,"Ne dedin sen?"

Olivia önündeki hamuru açmaya devam etti. Bilge'ye çörek yapacaktı. Şüphesiz Bilge çöreği çok seviyordu, yediğinde küçük Lord Harry'e bol bol süt olacaktı.

Aslına bakarsanız Olivia da Bilge'ye kırgındı. Sebebi çoktu.
Genç kızın malikanedeki kimseye hiçbir şey demeden çekip gitmesi...
Olivia hani kimse değildi?
Olivia onu hiç olmamış kızı gibi görmüştü.

"Lordumuz ilk gece gayet sert ve sinirle malikanede ki herkesi uyardı Kontes." Unlu hamuru havaya atıp tekrar tezgaha çarptı. İyice yoğuruyordu. Jennifer onu deli ettikçe dıştan sakin cevaplar veriyor ama içteki öfkesini hamurdan çıkartıyordu.

"Ne dedi ki Andrew?"

Olivia Kontes 'in lorduna ismiyle seslenmesine sinirlenmiş, refleksle kafasını kaldırıp karşısında toz pembe elbisesi, bukle bukle sarı saçları ve koca topuzuyla ona bakan kadına bakmıştı.

"Windsor Düşesi Leydi Daisy Bilge Windsor'a," bile isteye tam adını söylemişti. "Saygısızlık yapanı meydanda kazığa oturtacağını söylediler Kontes Jennifer."

Jennifer uzun tırnaklı ellerini öfkeyle yumruk yapıp dişlerini sıktı. Bakışlarını mutfaktan bahçeye çıkan tahta kapıya çevirip derin bir nefes aldı ve tekrar kinle, öfkeyle, sinirle yaşlı kadına döndü. "Bir daha o barbar Türk 'e yanımda tam adıyla seslenmeyeceksin." Elbisesinin eteğini havaya uçurup arkasını döndü ve hışımla mutfağı terk etti.

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin