Bölüm 89

1K 136 28
                                    

Güneş neden buraya gönderilmişti ki?
Yük mü olmuştu acaba onlara?

Kesinlikle yük olmuş olmalıydı.

Başka türlü neden onu farklı bir yere postalasınlardı ki?

Ofladı.

En iyisi eşyalarını toparlayarak gitmekti.

Gönderile gönderile Lord Edward 'ın malikanesinde gönderilmişti.

Şaka gibi.

Sabah olmuştu.

Malikanelerin, daha doğrusu her malikanenin kendi kuralları vardı.

Örneğin Lord Edward sabahları kahvaltıda sosis yemiyordu.

Tatlı fasulye, közlenmiş sebzeler ve marmelat.

Lord Andrew ise daha et, süt ve süt ürünleri tüketiyordu.

Birinde sabah 8 de kahvaltıya iniliyordu.

Ötekisinde 10 da.

Birinde beş çayı beşi beş geçe içiliyordu.

Diğerinde beşi elli beş geçe.

Yemek saatlerini kaçırırsan yemek yemen neredeyse imkansızdı.

Tek ortak noktaları ikisi de takıntılıydı.

Ve yakışıklı.

Edward'ın malikanesinde daha çok kadın çalışan vardı.

Andrew de neredeyse eşit.

Andrew daha kullanışlı bir eve sahipken Edward daha rahat ve gösterişli bir eve sahipti.

En büyük farksa, Andrew in evi sürekli gürültülüydü.

Edward in malikanede ölüm sessizliği vardı.

Güneş bir keresinde aşçı yardımcısına sebebini sorduğunda,"Lord Edward gereksiz sesi sevmez."cevabını almıştı.

İşin sonu, Güneş anlamıyordu.
Edward daha laçka olan kardeş gibiydi dışardan bakınca, ancak tıpkı Andrew gibi sert ve kuralcıydı.

Sabah kalktığında saate baktı. Saat ondu.

Tüh.

Aç kalmıştı.

Oflayarak yorganı kaldırdı ve etrafına bakındı.

Osmanlı daha samimi ortamdı, orada bazen dindar tipler sorun çıkartıyordu ancak burada diken üstünde hissediyordu.

Bilge nasıl dayanıyordu acaba?

Zira buradaki herkes dindardı.

Ortadoks neredeyse hiç yoktu. Çoğu Katolik ve Anglikanken hatrı sayılı sayıda Protestan vardı.

Anglikan olayı ürkütücü geliyordu.

Kral Henry,

Boleyn Kızı, Anna Boleyn.

Kendi zamanında okuduğu, izlediği dizileri filmleri resmen yaşıyordu.

Protestan ve Katolik karması bir olaydı. Katolikler çok katı hristiyanlardı ve gerçekten de yobaz davranışları vardı.

Güneş yavaşça üstünü giyindi ve eşyalarını toplayarak küçük çantasına koydu.

Az bir şey getirmişti zaten.

Toplaması da zor olmadı.

Saçını başını düzeltti ve yavaşça odadan çıktı.

Koridorda en son karşılaşacağını beklediği adam karşıdan ona doğru geliyordu.

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin