Bölüm 73

1.2K 142 12
                                    

Andrew,"Tamam, yeterli."dedi kızın anlattıklarından etkilendiğini fark ettiği gibi. "Kalk." Ayağa kalkıp düşer korkusuyla hiç bırakmadığı karısının elini kendisiyle birlikte yukarı çekti.

Bilge,"Neden benim gerçeğimi yok sayıyorsun?"dedi hüzünle. Öğrendiyse, kabullenecekti. Ama etmiyordu!

Andrew onu duymazlıktan geldi.

Bilge'yi at arabasına doğru sürüklerken genç kız susmuyordu. Hüzünlü bir gürültü ile ,"Nasıl ölmedim bilmiyorum Andrew!"dedi. "bilmiyorum ama ölmek istedim!"

Adamın hızlı adımlarına yetişmeye çalışıyordu. Kolunu sert tutmuştu Andrew. Yine öfkelenmişti belliydi. Gözlerinden yaşlar akmaya başladı.
"Çünkü kimsem kalmamıştı, ailem yoktu, kimsem yoktu!"

Andrew öfkeyle aniden durup kıza döndü ve tuttuğu eli hışımla bırakıp sinirle bağırdı. "Artık var!"

Bilge yaş yanaklarıyla adamın ani tepkisine şaşkın şaşkın baktı.

Andrew sinirden deliriyor gibiydi. "ARTIK VAR!"

Kızın elini bıraktı ve arkasını dönerek hemen yerdeki kuru kütüğü öfkeyle tekmeledi. "ARTIK BİR AİLEN VAR!"

Bilge anlamadı. "Neden kızıyorsun!?"
Burnunu çekti. "Niye bağırıyorsun?"

Andrew ona döndü tekrar. "Çünkü!"dedi. "Bunlardan bahsetmeye devam edeceksen ailen sensiz kalacak!" Kıza yaklaştı. "Anlamıyor musun kimse anlattıklarını bilmemeli, duymamalı. Her duyanı Thomas'a yaptığım gibi öldüremem!"
Yanaklarını tutup alınlarını birbirine bastırdı. "Beni sensiz bırakamazsın. Atilla'yı, karnındaki çocuğu tehlikeye atamazsın. Ben Kral Sekizinci Henry gibi iftiralara inanıp kraliçesinden vaz geçerek onun ölmesine sebep olacak bir Lord değilim! Ben Leydimin bedenine değil kalbine aşığım! Sus artık!" Bilge yutkundu. "Sus ki beni sensiz bırakma!"

Bilge kafasını salladı. "Sen de beni sensiz bırakma." Korkuyordu. "Ben çok korkuyorum Andrew,"

Andrew kızın gözlerine uzun uzun baktı.

"Lütfen,"dedi Bilge gözleri tekrar dolarken.

Andrew, onun ağlayacağını fark etti, soğuk mavi gözleri sevgiyle ısıttı kızın içini. Sonra aniden kızın dudaklarına yapıştı.

Bilge adamın kollarına tuttundu.

Andrew ise öperken hiç sakin değildi.

**

Andrew karısının omzuna kolunu atmış, gazetesini okuyarak bahçede otururken, Atilla yerdeki beşikte mışıl mışıl uyuyordu.
Hava sıcaktı. Bilge, bebek hasta olur diye korkmuyordu.
Siyah beyaz turuncu renklerine sahip bir kedi Bilge ve Andrew 'in olduğuna yere pıtı pıtı ilerledi.

Bilge,"Bak Andrew,"diyerek çimenlerde yürüyen kediyi gösterdi. "Üç renk kediler dişi olur."

Andrew kafasını çevirip önce beşikte uyuyan oğluna sonra karısının gösterdiği kediye baktı. Kafasını ve bakışlarını karısına yöneltti. "Emin misin, daha önce bu kedinin başka bir kedinin üstüne çıkıp sulandığına yemin edebilirim."

Bilge kafasını çevirip adama döndü. Adamın ona bu kadar yakından baktığını tahmin edemedi. Dönmesi ile burunları birbirine çarpınca hafif geri çekti kafasını. Andrew hiç kımıldamadı.

"O kadar çok içiyorsun ki, belki de hayal gördün."

Andrew alayla güldü,"Diğer lordları bilsen günde içtiğim beş kadeh sana ne kadar az gelir haberin yok."

Bilge kafasını salladı. "Evet Edward da su yerine içki içiyor."

Andrew göz devirip gazetesine döndü."O kaldırım kenarı evsizleri gibi sürekli şarap ve rom içiyor."

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin