Bölüm 17

2.8K 226 7
                                    

Bilge'nin tüm kanı çekilmiş, yanında Jennifer'ın olduğunu bile unutmuş bir şekilde,"Ne?"diye fısıldadı.

Olivia çok mutluydu. Kızın koluna yapışarak malikaneye sürüklemeye başladı. Bilge sarsak adımlar atarken kadına döndü ve tonlarca soru sormaya başladı. "Kim gelmiş, nasıl, gerçekten benim ailem olduğunu mu söylediler, bu nasıl mümkün olabilir, nasıl?"

Olivia kızın sevinçten bu kadar şaşırdığını düşünerek gülümsedi. "Sabırlı ol."dedi.

Sonunda malikaneye girdiklerinde Bilge nefesini tutmuştu. Aklında, kafasında binlerce çıkmaz vardı.
Ailesi olduğunu iddia eden kişiler onun nasıl bir yalan söylediğini ortaya çıkarabilecek olması bile tüylerini diken diken etmişti.

Salona geçtiklerinde arkası dönük adamın vücudunu o kadar iyi tanıyordu ki Bilge delirdiğini sandı.
Bu bir rüya olmalıydı. Ayakta duramadı ve onu tutan kadın yardımcı olarak,"Sakin."dedi.
İnanamıyordu. Olivia kocaman tebessümü ile,"Geldik, Bay Süleyman."dedi şen şakrak bir şekilde.

Bilge babasının ismini duyunca ağlayarak, göz yaşları yanaklarından usulca akarken,"Baba,"diye fısıldadı.

Süleyman özlemle arkasını döndüğünde Bilge şaşkınlıkla eliyle ağzını kapattı.
"Baba."dedi hıçkırıkla.
Süleyman'ında gözleri dolmuştu. Kaç aydır kızının, karısının hasretiyle ölüyordu. "Bilge'm"dedi tüm özlemiyle.
Bilge, Olivia'nın kolundan çıkarak birkaç sarsak adım attı.
"Baba."dedi ağlayarak.
Baba, kız birbirlerine koşarak sarılınca Olivia gülmeyi kesmiş duygulanarak ağlamaya başlamıştı.

Süleyman kızını göğsüne o kadar sıkı basmıştı ki,"Baba, nasıl?"diye hıçkırdı göğsüne doğru. Bunun olması nasıl mümkündü?
Bilge kafayı yiyecekti.
Süleyman,"Bilmiyorum."dedi ve kızın saçlarına öpücükler kondurdu. "Bilmiyorum güzel kızım."

Onlar salon ortasında birbirlerine sarılmışken içeri giren Andrew kaşlarını çatmıştı.
Karısı bir adamla, onun evinde, kucaklaşıyor muydu?

"Daisy!"diye kükredi.
Süleyman ve Bilge birbirlerinden koparak gelen adama döndüler.
Bilge, öfkeyle bakan kocasına açıklama yapmaya çalıştı.
"Andrew ben-"

Adam hırsla yanına giderek kızın kolunu tuttu ve öfkeyle sıktı. "Ne oluyor burada!?"

Süleyman kızının şiddet görmesinden hoşlanmamış bir şekilde kaşlarını çatarak adamı omzundan itti.
Andrew yaşadığı bu cürretle daha bir öfkelenmişti ancak kızın kolunu asla bırakmadı. Hafifçe geriye bir adım attı ve onu iten eli boşta kalan eliyle hiddetle savurdu.

Bilge korkuyla,"Andrew o babam."dedi hemen.
Andrew şaşırdı. Kızın kolunu tutan elini birden çekerek,"NE?"Dedi. Neredeyse kendisi gibi uzun olan adama dönerek kaşlarını havaya kaldırdı. "Baban?"dedi ve birden içinin tekrar sinirle dolduğunu hissetti.
"Bana yalan mı söyledin?"diye tısladı kıza doğru. Tekrar kolunu tutarak tüm gücüyle sıktı.

Süleyman kafasını iki yana salladı. "Ne konuda sorduğunu bilmiyorum ama kızım yalan söylemez, evlat."

Bilge şaşkınlıkla babasına döndü. Türkçe bir şekilde,"Baba o bir dük! Ona böyle konuşamazsın. İkimizin de kellesini alırlar!"diye cırladı.
Andrew kızın dediklerini anlamadığı için öfkesine öfke katarken Süleyman,"Güven bana, her şeyi anlatacağım ancak ben de güçlü bir adamım. Üstelik bunu fiziki olarak demiyorum."diye gülümsedi.
Andrew daha ne kadar delireceğini bilmiyorken,"Hemen açıkla!"diye bağırdı aniden.

Süleyman, kızının nasıl bir yalan söylediğini bilmediğinden susup ona zaman tanıdı.

"Ben bilmiyorum Andrew, öldü sanıyordum."dedi Bilge kekeleyerek. Süleyman Türkçe bir şekilde sordu. "Mühim bir yalan söyledin mi?"

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin