Bölüm 39

1.7K 171 11
                                    

Bilge babasına bakarak,"Gidiyorum Muhteşem Süleyman."dedi hüzünle.
Süleyman kucağındaki torununa bakıyordu, Atilla'dan ayrıldığı için mutsuzdu. Ve tabii kızından...

Süleyman kafasını kaldırarak,"Gidiyorsun Terapist Hanım."dedi. "Allah'a emanetsin kızım, su gibi git su gibi gel. Ama hiç gözün arkada kalmasın, en kısa zamanda yanınızdayım."

Andrew, Sherlock'a döndü,"Acaba ne konuşuyorlar?"

Sherlock omuz silkti,"Muhteşem Süleyman'ı anladım bir tek."

Andrew şaşırdı,"Ne demek?" Sherlock şapkasını çıkartarak önünde tuttu.
"Muhteşem demek."

Andrew,"Sen ne ara öğrendin bu dili?"diye sordu bu sefer merakla.

"Alkan Bey'ine sordum. Leydi Bilge size nasıl seslenir genelde diye. İki şey söyledi baba ve muhteşem. Anlamlarını sorduğumda öğrendim."

Andrew kafasını salladı ve karısına döndü. Bilge ağlayarak babasına sarılmıştı.

Genç Lord,"Ah Bilge ah,"dedi sıkıntıyla. "Daha ne kadar zorlaştıracaksın kendine acaba bu vedayı?"

Sherlock,"Duygu patlamalarına bakacak olursak maksimum seviyede gibi geliyor lordum."diye omuz silkti.

**

Bilge at arabasında sarsıla sarsıla gidişleriyle bebeğinin ağlama krizlerinin arttığını düşünüyordu ve sürekli ofluyordu.

Andrew karşısında ter döken karısına şaşkınlıkla baktı,"İyi misin?"

Bilge kafasını kaldırarak adamla göz teması kurdu,"Değiliz?"

"Sebep?"

"Atilla yolculuğa çıkamayacak kadar küçük de ondan?"

Andrew sabır çekti,"Dilersen koca yiğit cafer olana kadar Osmanlı 'da kalsaydı?" Alayla sormuştu.

Bilge,"Londra'dan iyidir."diye homurdanarak sonunda susan bebeğine eğdi başını,"Uyu anneciğim, ben buradayım. Bak baba da yanımızda."

Andrew kızın kurduğu cümleyle sinirini bir an unuttu. "Baba artık hep yanında oğlum,"dedi. "Anneye rağmen."

Bilge kafasını kaldırıp adama baktı. bakışlarında yaptığı şeye karşı duyduğu pişmanlık vardı ama geçmişi düzeltemezdi değil mi?

"Beni yargılayacak mısınız?"

Sorduğu soruda sesindeki korku Andrew 'i şaşırdı. "Nasıl yani?"

Bilge yutkundu,"Yargılayacak mısınız, o kadın gibi meydanda beni yakacak mısınız? Gerçi Engizisyon mahkemeleri kaldırılmış olmalı."

Andrew kaşlarını çattı,"Nereden biliyorsun kaldırıldığını, kral henüz bu isteğe onay vermedi."

Bilge kırdığı pot ile donakalarak sakince yutkundu. O yüzden hemen üste çıktı,"Hâlâ o mahkemeler devam mı ediyor, Rabbim sizi cehennem ateşinde cayır cayır yakacak."

Andrew oflayarak ellerini saçlarından geçirdi ve kollarını göğsünde kavuşturdu, tüm kasları şişmiş Andrew gene gerilmişti. "Seni yargılamak isteyenler var evet,"dedi adam öylece, hislerine nazaran sakin davranıyordu.

Bilge,"Annen mi?"dedi oğluna iyice sarılarak. Atilla mışıl mışıl uyuyordu ama karnı gaz yaptıysa erken uyanmasın diye omzuna koyarak sırtını pışpışlamaya başladı.

Andrew,"Annem, büyük teyzem Margarita, dayım Luis."diye tek tek saydı. "Yaptığını hadsizlik olarak görüyorlar."

Bilge gözlerini yumdu,"Yargılanacağım yani." İç çekti. "Belki de yanmamı isteyecekler."
Korkuyla gözlerini açtı. "Atilla'yı elimden aladabilirsiniz! Durdur arabayı. Ben ve Atilla iniyoruz. Babama bu yargılanma olayından bahsettiğini hiç sanmıyorum Dük bozuntusu. Oğlumu. Asla. Size. Ver-MEM!"

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin