6 - Hoş Geldin Barış!

691 21 13
                                    

"Hadi Barış! Ye artık şunu." Sıkıntıyla oflayarak ayağa kalktı.

"Ya güzelim bir buçuk aydır asla yemem dediğim her şeyi yedim. Dayanamıyorum artık. Nolur bana bir hamburger, pizza bir şeyler getir gözünü seveyim. Pırasadan ıspanağa, patlıcandan kabağa her şeyi yedim. Ama brokoli olmaz, ölsem yemem." İnatçı çocuklar gibi kollarını da önünde birleştirdiğinde kendimi tutamayıp güldüm. Kaşlarını çatarak baktığında daha da gülmemle sinirle ofladı. Aramızdaki mesafeyi birkaç adımla kapattıktan sonra gülerek şişirdiği yanaklarını sıktım.

"Ya Defne bırak ya!"

"Barış, burdaki son iki günün zaten. Sonra evimizde sana ne istersen yapacağım, söz." Aramızda kalan kollarını belime sardığında ben de ellerimi yanaklarından omuzlarına indirdim.

"Hmm, ne istersem?" Gülümsedi.

"Ne istersen."

"İyi peki, yiyelim madem brokolimizi."

●●●

2 Gün Sonra

Deniz ve Çağrı, Barış'ın çıkış işlemlerini tamamlarken biz de Asya'yla evi hazırlıyorduk. Neredeyse iki ayını rehabilitasyonda geçirdikten sonra hepimiz onu en güzel şekilde karşılamak istiyorduk.

Barış evden ayrıldıktan sonra ilk bir ay boyunca, iki üç günde bir Asya'yla ben ziyaretine gidiyorduk. Ancak daha sonrasında sınav dönemi geldiğinden uzun süre görüşme fırsatı bulamamıştık. Hem onu hem de eski düzenimizi çok özlemiştim.

Asya'yla birlikte donattığımız yemek masasına son bir bakış atıp gülümsedik.   Zil sesini duymamla hızla kapıya doğru koştum. Kapıyı açtığım an karşımda dikilen Deniz'i iterek Barış'ın boynuna atladım. Gülerek kollarını belime sardı.

"Yavaş be kızım. Geldi işte çocuk, kaçmıyor." Deniz'in homurdanmasına aldırmadan Barış'ın kulağına fısıldadım.

"Hoş geldin." Başını boynuma gömdü.

"Hoş buldum, Defne'm." Gülümseyerek ayrıldığımızda Asya 'sonunda' diyerek Barış'a sarıldı.

Karşılama faslı bittiğinde hep birlikte içeri geçtik. Çağrı'nın çoktan masadaki yemekleri tıkınmaya başladığını gördüğümde hızla yanına varıp eline vurdum.

"Ne var ya! O kadar yol gittik geldik, açım aç."

"İki dakika daha beklesen ölür müsün!?" Diğerleri gülerek yanımıza geldiğinde mimiklerimizle kavgamıza devam ettik. En sonunda Barış omuzlarımdan tutarak beni sandalyeme oturttu.

"Hadi geçin sofraya. Her şey harika gözüküyor, ellerinize sağlık."

●●●

Bol sohbetli ve gülüşmeli bir yemek seansının sonunda televizyonun karşısına kurulmuştuk. Yemek boyunca Barış neredeyse kırk defa midesinin küçülmesinden şikayet etmişti. Çağrı ise masanın yarısını on dakikada silip süpürüp beş dakikada bir 'Ne zaman çay içeriz?' diye sormuştu. Yani kısacası, her şey olması gerektiği gibiydi.

"Ne izlesek, var mı bir öneriniz?" diye sordu Deniz.

"How To Sell Drugs Online: Fast" Barış'ın önerisiyle hepimiz taş kesildiğimizde gülmeye başladı. Gerizekalı...

"Şaka yaptım. Yüz ifadenizi görmeliydiniz." Barış'la birlikte Çağrı da gülmeye başladığında biraz daha rahatladık.

Bir saatlik dizi film seçme tartışmasından sonra hiçbir şey izlememeye ve oyun oynamaya karar verdik. 'X durumunda kimi seçerdin?' tarzında bir varsayım oyunu oynayacaktık. Soruları random bir şekilde sorması için Çağrı telefonundan bir uygulama açtı. Her soruya herkes sırayla cevap verecekti. Normalde oyunun orijinalinde kişiler cevap veremediği sorular için bir shot atar ancak Barış için evden alkolü tamamen çıkartmıştık. Onun yerine cevap verilemeyen sorular için acı sivri biber yemeyi kararlaştırdık. Harika...

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now