71 - Maskeli Balo

209 8 42
                                    

Okan yüzünde kocaman bir gülümsemeyle barın kapısını açtı ve içeri girdi. Birkaç adım atmışken Kaan'ın sesi duyuldu.

"Hayırdır lan? Keyfin yerinde bakıyorum." Mavi gözlü çocuk bar taburesine oturacağı sırada ela gözlerle karşılaştı.

"Hocam!" dedi heyecanla. "Nasılsınız?"

"İyi... Seni sormalı?" Okan yanına oturduğunda Anıl birasından koca bir yudum aldı.

"Sormaya gerek mi var hocam?" dedi Kaan alayla. "Şu surata bakın."

"Gözün kaldı lan iki dakika gülümsedik diye! Siktir git, nazar değdireceksin." Okan derin bir nefes aldı ve Anıl'a doğru döndü. "Kusura bakmayın hocam ben pek küfür etmem aslında." Ela gözlü adamın dudakları iki yana kıvrıldı.

"Sıkıntı yok... Anlat bakalım. Ne oldu?"

"Kaan bana bir bira versene..." Kaan uzaklaştığında tekrar Anıl'a doğru döndü.

"Defne'nin yanından geliyorum da..." dedi gülümseyerek. "Öyle işte." Anıl'ın bira şişesini tutan eli titremeye başlamıştı. Gözleri istemsizce Okan'ın dudaklarında ve boynunda dolaşmıştı. Defne'nin dudaklarının izini ararken canı acımıştı. Hiçbir iz bulamasa da kalbi sıkışmaya devam ediyordu.

"Güzel vakit geçirdiniz sanırım?"

"Aslında... O pek güzel vakit geçirmedi. Ağladı bütün gün. Konuştuk... Kızın içinde ne fırtınalar dönüyormuş da haberimiz yokmuş... Birsürü şey söyledi. Birkaç itirafta bulundu. Sarhoştu zaten... Hangi birini hatırlayacak Allah bilir. Uyudu en son... Kollarımın arasında. Yatırdım yatağına. Baktım uyurken izlemenin sonu yok, dalıp gidiyorum... Çıktım ben de evden." Anıl zorlukla yutkundu. Defne'yi kendisinden başkasının kolları arasında hayal ettikçe delirecek gibi oluyordu. Defne'yi uyurken izlemeyi en çok o seviyordu. Başka kimsenin izlemesini istemiyordu. Aptal diye düşündü kendi kendine. Defne'yi biraz daha izleme şansı varken ne diye çıkıp da bara gelmişti?

"Belli ki seni mutlu edecek bir şeyler söylemiş." diye mırıldandı.

"Kafam allak bullak... Ya yanlış anladım, ya da anlamakta oldukça güçlük çekiyorum ama... Sanırım... Beni sevdiğini söyledi." Okan gülümserken Anıl gözlerini sımsıkı kapattı. "Yani... Hep. Geçmişten itibaren. Barış'ı sevdim, Bulut'u sevdim ama en çok seni sevdim dedi. Beni sevdiği kadar hiçbir şeyi sevmediğini-"

"Şşh... Lütfen." Anıl ellerini yüzüne kapattığında mavi gözlü çocuk bir süre afalladı.

"Hocam? İyi misiniz?"

"Kusura bakma... Başım... Başım çatlıyor." diye mırıldandı Anıl. "Devam et lütfen."

"İyi görünmüyorsunuz... Sizi evinize bırakayım." Anıl ellerini yüzünden çekti ve başını iki yana salladı.

"İyiyim... Lütfen. Devam et."

"Şey... Sonra... Barış'ı istemediğini söyledi. Barış'ın kaldıkları yerden devam etmeleri için onu çok zorladığını, istemediği halde ona dokunduğunu söyledi."

"N-nasıl dokunuyor?" diye sordu Anıl telaşla.

"Küçük temaslar... Yani... Sarılıyormuş; boynunu, omuzlarını, alnını öpüyormuş. Öyle... Benim Defne'yi sevmediğimi söyleyip duruyormuş. Öyle bir ağlayarak anlattı ki bunları... Barış'ı bulup boğmak istedim." Anıl da aynı şeyi istiyordu. Gözleri öfkeyle parlasa da Okan farkında değildi. "Bugün öptü Defne onu... Resmen kızı manipüle etmiş. Kendi de söylüyor. Seni istemesini kaldıramadım, beni öpsün istedim diyor."

KOMŞU ÇOCUKWo Geschichten leben. Entdecke jetzt