28 - "Her an, her şekilde... Sana bağlıyım."

302 10 4
                                    

Bir Hafta Sonra.

"Aç ağzını. Bitecek bu." dedi Anıl sitemle.

"Doydum Anıl!" Kaşığı ağzıma doğru tutmaya devam ediyordu.

"Çok zayıflamışsın." Sıkıntılı bir nefes verdi. "Hiçbir şey yemedin mi ben yokken?"

"Yedim... Gökalp beni birkaç kez yemeğe çıkardı." dedim sırıtarak. Gözlerini kapattı, derin bir nefes aldı. Gözlerini açtı ve kaşığı tabağa bırakıp ayağa kalktı. Gülerek koluna yapıştım. "Şaka yaptım!"

"Çok komik." dedi kolunu çekerek. Salona doğru ilerledi. Tabakları toplayıp çaydanlığın altına su koydum ve içeri geçtim.

Salona girdiğimde Anıl'ın kanepede oturmuş televizyon izlediğini gördüm. Dibine oturdum ve bacak bacak üstüne attım.

"Ne izliyorsun?" dedim öylesine.

"Bilmiyorum." dedi dalgın bir tavırla. Gözlerimi televizyona çevirdim. Kumandayı elinden alıp televizyonu kapattığımda gözlerini bana çevirdi.

"Kızdın mı?" dedim masumca gülümseyerek.

"O adamın yakınlarında olmandan hoşlanmıyorum." Elim saçlarına gitti. "Kliniğe kadar gelip o herife gitmen beni deli ediyor." Kumral saçlarını okşadım.

"Son bir seans kaldı." dedim rahatlatmak için. "Yarıda kessem ayıp olurdu..."

"Sana bir bok kattığı yok."

"Katıyor." dediğimde kaşları havalandı.

"Ne katıyormuş?" dedi sitemle.

"Bana düşkün olmanı sağlıyor." dedim sırıtarak. Gözlerini devirdi. Saçlarındaki elimi ittiğinde kahkaha attım.

"Yatıyorum ben ya!" dedi ayaklanarak. "Çoluk çocukla uğraşamayacağım." Ağzım dehşetle açıldı.

"Sensin çocuk!" Umursamadan odaya doğru ilerlemeye devam ettiğinde peşinden ilerledim. "Hem aramızda sadece iki yaş var!"

"Üç." dedi kapıyı açarken.

"Ne üçü? Yirmi dört değil misin sen?"

"Yirmi beş oldum." dediğinde kaşlarım çatıldı.

"Ne ara?"

"Bugün."

"Doğum günün mü?" dedim şaşkınlıkla. "Neden söylemedin?" Omuz silkti.

"Ne önemi var?" Odaya girdi ve dolabından tişört ve eşofman altı çıkardı. "Üzerimi giyineceğim." dedi kapıyı göstererek.

"Giyin." dedim afallamış bir şekilde.

"Çıkacak mısın?"

"Yok." Bir süre tuhaf tuhaf gözlerime baktı. "Yani... Çıkacağım tabi! Pardon." Odadan çıkıp kapıyı ardımdan kapattım.

Aklıma gelen fikirle sessizce ceketini giydim ve cüzdanımı da alıp evden çıktım.

Sokakta karşıma çıkan ilk taksiyi durdurdum. Taksiye binip yolu tarif ettim.

Tarif ettiğim yere vardığımızda "Bir dakika bekleyebilir misiniz?" dedim.

"Tabi, hanımefendi."

Hızla taksiden inip pastaneye girdim ve Anıl'ın en sevdiği meyve olan yaban mersinli pastadan aldım. Ödememi yapıp tekrar taksiye bindiğimde evin yolunu tarif ettim.

Eve vardığımda ses çıkarmamaya çalışarak yavaşça anahtarı çevirdim.

"Çok teşekkür ederim, Eda." Anıl'ın sesi odadan geliyordu ve muhtemelen telefonda konuşuyordu. "Düşünmen yeter. İstanbul'a geldiğimde mutlaka görüşelim." Evden çıktığımı fark etmemişti. Derin bir nefes alarak hızla mutfağa geçtim. Pastayı kutusundan çıkarıp düz bir tabağa koydum ve mumları üzerine diktim. "Sen de... Görüşürüz." Odanın kapısı açıldı. "Defne!"

KOMŞU ÇOCUKOnde histórias criam vida. Descubra agora