165 - Aşk, Aşk ve Bir Tutam Daha Aşk

227 7 39
                                    

"Anıl! Sevgilim..." dedi Defne. Durdurdum kaydı. Başa sardım. "Anıl! Sevgilim." dedi tekrar. Kaydı durdurdum. Başa sardım. "Anıl! Sevgilim." Koca bir yudum aldım viskimden. "Anıl! Sevgilim..." Bu sefer durdurmadım. Bekledim öylece. Tatlı tatlı gülümsedi kameraya. Saçlarını düzeltti. O zamanlar henüz daha kısaydı saçları. Bu kadar uzun değildi. Kendisini izliyordu basbaya. Güldürdü bu detay beni. Bir yudum daha aldım içkimden. "Çok heyecanlıyım." dedi. Yerinde zıplıyordu resmen. "Sanki karşımdasın... Seninle konuşuyorum." Elini kalbine götürdü. Derin bir nefes aldı. Gözlerinden okunuyordu heyecanı. "Bunu gözlerine bakarak söyleyebilmeyi çok isterdim. Filmlerdeki gibi... Sana sürpriz yapabilmeyi çok isterdim aşkım. Böyle... Ağlardın belki... Bilmiyorum. Ağlamasaydın ben gözlerini oyardım zaten."

Kahkaha attırdı bana son cümlesi. Dolan gözlerimi sildim elimin tersiyle.

"Şimdi şöyle ki..." Üzerindeki sweatshirtü çıkardı yavaşça. Sporcu atletiyle kaldı. Biraz geriye doğru gitti. Ellerini karnına koydu. "Burada bebişimiz var... Hamileyim ben Anıl..." diye fısıldadı. "Daha çok büyümedi... Üç aylık. Ama karnım şişti biraz bak..." Kameraya yaklaştı. "Görüyor musun?"

"Görüyorum sevgilim." diye mırıldandım. Elim kadehime gitti ancak bir damla bir şey kalmamıştı dibinde. Doldurdum tekrar.

"Bugün hiç konuşamadık seninle..." dedi üzgün üzgün. "Hemşireler dinlenmen gerektiğini söyledi. Ben de özledim işte... Ne yapayım? Sana video çekeyim dedim hemen. Böyle sanki... Seninle konuşuyor gibi." Yaklaştı kameraya iyice. Yüzü kaplamıştı ekranı. "Seni deli gibi özlüyorum." derken titredi sesi. Sporcu sütyeninden açıkta kalan göğsündeki dövmesi girdi kadraja. "Bunu da hiç gösteremedim sana..." dedi nazlı nazlı. "İki bulut... Biri sen, biri de bebeğimiz. Senin göğsünde de güneşimiz var. Ben de ailemizi tamamlamak istedim."

Utandım. Kızımın izini özledim o an. İçkime koştum hemen.

"Arada bir böyle video çekeyim diyorum senin için? Nasıl olur acaba? Abine sorsam bana 'saçma saçma işler' der kesin. Çok huysuz bir abin var Anıl! Bıktım ondan. Ama seviyorum da çok. Ondan başka pek kimsem yok zaten. Hamiş olduğumu gizliyorum birazcık. Ay Aras nefret ediyor bu kelimeden! Ama ben çok seviyorum napayım?! Hamiş, hamiş! Hamiş anniş, hanimiş bebiş?!" Kendi karnını sevmeye başladı. İçkim genzime kaçacaktı az kalsın. Gülmeye başladım deli gibi. Öyle tatlıydı ki!

Yirmi üç yaşında videoda... Altı yıl önce. Gencecik. Neşe dolu. Işık saçıyor resmen.

"Sahi... Güneş'imdin sen benim." diye fısıldadım. Ekranı sevdim parmaklarımla. Yaşlandığımı hissettim. Bugün olsa Defne'nin o zamanlardaki enerjisine ayak uyduramazmışım sanki...

Gerçi şimdi... Şimdi o da en az benim kadar yorgun. Ne en azı? Benden yüzlerce kat yorgun.

Çok acı çekti.

Allah kahretsin.

Yanında olamadım.

"Aşkım kapı çalıyor!" dediği an dikkatimi tekrar videoya verdim. "Kapatayım hemen. Utandım... Aras görmesin şimdi dalga geçer... Öptüm seni çok. MUAH!"

Video bitti.

İkinci videoya geçtim. İlk videodan birkaç hafta sonraydı. Defne yine karnını gösteriyordu. Bana o sıralar izlediği bir filmden bahsediyordu... Ağlamış çok. Bana sarılmak istemiş ama mecburen abime sarılmış. Daha çok ağlamış. Kokumu özlemiş. Gözlerimi, sözlerimi... Tenimi. Daha fazla devam edemedim o videoya. Anlatırken de ağlıyordu çünkü Defne. Dayanamadım.

Üçüncü video vardı sırada. Bu sefer güler yüzlüydü Defne. Anında beni de gülümsetti. Gittikçe büyüyen karnını gösterdi hevesle. Yüzü gülse de teni solgundu. Bunu fark ettiğim an kalbimde bir sıkışma hissettim. Sanki Defne'ye bir şey olacakmış gibi... Halbuki olan olmuştu, geçip bitmişti. Bense sonradan izliyordum.

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now