103 - Dua

198 5 51
                                    

Okan Haznedar'dan...

Attığım her adım, boğazımdaki yumrunun büyümesine sebep oluyor ve henüz yüzleşemeden affetmeye çalışıyordum.

Gün geçtikçe büyüyen bir aşka tutulmuştum, ve o aşk da benim sonumu getirmişti.

"Okan! Nereye lan?!" diye bağırdı Barış.

"Konser başlıyor. Size kolay gelsin." derken sesimin titrememesi için oldukça büyük bir çaba göstermiştim.

"Ne konseri gerizekalı?! Kızın hâline-"

"Hocası ilgilensin."

Kurduğum cümle kalbimde hiç kapanmayacak bir yara açmıştı.

Defne'nin baygın bedenini arkamda bırakırken ilerde bu yaptığımdan pişman olmayı diliyordum.

O'nun Bulut çıkmaması için dualar ediyordum.

Defne'nin Muğla'dan dönüşünden yalnızca birkaç gün sonra, evimizin yakınlarındaki bir barda karşıma çıkan adamın Bulut olmaması için dualar ediyordum.

Anıl Ulubey.

Namıdiğer, orospu çocuğu.

Sakin ol Okan dedi iç sesim, emin olmadan konuşma.

Sakin olacaktım.

Haksız çıkmayı hiç bu kadar çok istememiştim.

Sakin olmalıydım.

Barda Kaan'la konuşurken bir şekilde sohbetimize dahil olmuş ve hayatıma girmeyi başarmıştı.

Ona her şeyimi anlatmıştım.

Her şeyimi.

Acılarımı, arkadaşlarımı, aşkımı...

Aşkımı.

Defne'ye olan aşkımı.

"Siz de mi aşık oldunuz?" diye sormuştum tanıştığımız ilk gün. Gözlerinden belliydi.

"Çok... Çok aşık oldum. Aynaya baktığımda bile onu görüyorum artık." demişti.

"Ne oldu?" diye sormuştum.

"Güneş bir daha doğmadı." demişti.

Güneş.

"İyi ki doğdun Güneş'im..." Defne'yle oturduğumuz bir kafede, Bulut denen herifin masamıza yolladığı pastanın üzerinde yazan yazı aynen böyleydi.

"Seni doğum gününde aldatmıştı değil mi?" diye sormuştum Defne'ye, bir başka günde. "İyi ki doğdun Güneş'im yazıyordu... Neden Güneş?"

"Saçlarımı çok seviyordu... Güneş gibiymişim. Işık saçıyormuşum. Güneş gibi doğmuşum hayatına... Bulutları ışığımı körelttiyse affedecekmişim..." demişti.

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now