168 - Aşık ve Maşuk

176 7 25
                                    

Boynuna değen dudaklarla araladı kadın gözlerini. "Aşkım." diye mırıldandı anında.

"Keçisin sen keçi..." dedi kocası tatlı bir sitemle. "Harbiden gittin uyudun bensiz şu kanepede... İnatçı keçi."

"Bitti mi uyku?" gibi anlamsız bir cümle kurdu kadın. Gözlerini henüz tam açamamıştı.

"Bitmedi... Yat sen. Ben işe gitmeden biraz seni sevmeye geldim." Bacaklarındaki şortu sıyırmaya çalıştı Defne bunu duyunca. Gülerek durdurdu Karan onu. "Şşh... Öyle değil."

"Hm?"

"Biraz yanına uzanacağım, saçlarını öpüp gideceğim. O kadar."

"Hııı... Tamam." Kaydı yattığı yerde. Kocası için açtı kollarını. Adam da hemen sokuldu ona. Göğsüne çekti karısını. Sarmaş dolaş oldu bedenleri. Karan öpebildiği her noktasını öptü. "Saat kaç?" diye sordu Defne.

"Beş buçuk." yanıtını alınca tekrar kapattı gözlerini. On, on beş dakika sonra ise ayılıverdi.

"Küsmedin bana, değil mi?" diye sordu telaşla. Doğruldu dirseklerinin üzerinde. Saçları kocasının göğsüne döküldü.

"Cık. Kırıldım birazcık."

"Ya..." Ağlayacak gibi çıkmıştı sesi. "Özür dilerim..."

"Dileme..." Adamın uzun parmakları kadının ensesinde dolaşmaya başladı. "Evli olduğumuz sürece... Ve nöbette olduğum geceler hariç senden ayrı uyumamaya yemin etmiştim ama... Sen pek önemsemedin bu durumu-"

"Öyle değil!" dedi Defne titreye titreye. "Oğluyla uyumak istediğini söyledi. Götüreyim onu bu geceliğine, dedi. Ben... Bulut'u evine götürmesini istemedim. Burada kal, dedim... O da... İşte... Tek şartı buydu. Çok üzgünüm. Ben de hiç istemezdim sensiz uyumayı..."

"Tamam bebeğim... Bu geceyi saymayalım, olur mu?" Başını salladı kadın hızla. Dudaklarına yapıştı kocasının. Özür diler gibi, hasret giderir gibi, ona sarılarak uyuyamadığı her dakikayı telafi eder gibi öptü. Kasıklarının hemen üzerine yerleştirdi kalçasını. Karan'ın içindeyse bir çatışma başlamıştı. Vakti yoktu ki! Ama karısı... "Yavrum... İşe gitmem gerek-" Karısı tişörtünü çıkarıp çıplak bedenini huzuruna serince susuverdi. Kadının kıpır kıpır parmakları eşofman altını bacaklarından sıyırırken kalan son damla iradesiyle tekrar denedi şansını. "O kadar az vaktim var ki-"

"Hızlı ol o zaman." yanıtını aldı. Saniyeler içinde çırılçıplak kaldılar. Pikeyi üzerlerine çekip heyecanla birleştirdiler bedenlerini. Adam karısının sözünü emir bilip fazlasıyla hızlı davrandı. Öyle ki dayanılmaz bir hâl aldı bu kadın için. Çığlık atmamak için kocasının omzuyla boynu arasındaki o tatlı çukura geçirdi dişlerini. Canı acısa da ses çıkarmadı Karan. Birkaç dakika sonra hareketlerini kesti. Karısının saçlarını okşadı. "Nefes al." dedi. Öksürdü kadın. Nefessiz kaldığını o an fark etti. Sonra koca koca nefesler çekti içine. "Hayır. Burnundan al..." dedi bu sefer adam.

"D-Devam et."

"Kay biraz..." diyerek kanepede yan yana yatmalarını sağladı adam. Kadının sırtını göğsüne yaslamıştı. Boynuna gömdü yüzünü. Teninde soluklandı. Hiç bitmesini istemediği bir andaydı ancak zamanın su gibi akıp gittiğinin ve birazdan evden çıkması gerektiğinin de farkındaydı. İçine çeke çeke öptü o teni. Sonra yavaşça tekrar girdi karısının içine. Kasıkları Defne'nin kalçasına çarptıkça tamamlandığını hissediyordu. "Bir ömür nasıl yetecek seni sevmeye?" diye sordu boğuk bir sesle. Karşılığıysa derin bir inleme olmuştu. Mest oldu adam. O sesi biraz daha duyabilmek için hızlandı. Parmakları da işe koyuldu üstelik. Kuşattı kadını tamamen. Ancak Defne evdeki uyumakta olan birey sayısını hesaba katıp tuttu kendisini. Sesini çıkarmamak için oldukça çabaladı. Öyle ki gözlerinden yaşlar aktı. Boşalmaya yakın ayırdı Karan bedenlerini. Eliyle devam edecekti ki karısı devraldı işi. Pikenin altına girip kocasını dudaklarıyla karşıladı. Kısa sürdü bu kısım. Ama çıkmadı kadın pikenin altından, yanağını kocasının karnına yaslayıp yattı.

KOMŞU ÇOCUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin