166 - Dünya ve Güneş

164 4 42
                                    

Karan'ın dili ve dudakları tenimin en hassas noktasını sömürürken ellerimle kısacık saçlarına asılmıştım. "Aşkım... Aşkım hadi... Hadi, hadi, hadi...."

"Şşh!"

"Şşh yapma bana! Dayanamıyorum!"

Dinlemedi beni. Daha çok asıldı yaptığı işe. Sanki en sevdiği yemeği koymuşlardı önüne, karnı da deli gibi açtı.

Bense her ne kadar dilinin bana hissettirdiklerine bayılsam da içimde olmasını istiyordum. Ona sarılmak istiyordum. Birlikte zevk almak istiyordum.

Tam titreye titreye doruklara ulaşacağım sırada zil sesi durdurdu Karan'ı. "Hayır!" dedim telaşla. "Hayır, hayır... Devam et!" Beni dinledi Karan başta. Devam etmeye çalıştı ama bu sefer de yumruklandı kapımız. Geri çekildi en sonunda. Ağlayacak gibi oldum.

"Hemen geliyorum." dedi. Saçlarımdan öpüp kalktı yataktan. Odadan çıktı.

Kapıyı açtığını işittim. Anında bağırmaya başladı biri. Kafam başka yerde olduğundan seçemedim. Sonra dank etti Mert olduğu.

"SENİN ARKADAŞININ BENİM KARIMIN YANINDA NE İŞİ VAR LAN?!" diye kükredi. "Siktir git!"

"Lan bir dinlesene, sürükledin beni buraya kadar-" diye araya girmeye çalıştı Yiğit ama başarısız oldu.

"KARAN YEMİN EDERİM ÖLDÜRÜRÜM İKİNİZİ DE! BAK YEMİN EDERİM! LAN SİZ- SİZ NE UTANMAZ HERİFLERSİNİZ?! ÖNCE SEN GELDİN ANIL'DAN DEFNE'Yİ ALDIN, ŞİMDİ BENİM KARIMA MI GELDİ LAN SIRA?!" Duyduklarım beni yataktan kaldırmaya yetmişti. Telaşla giyindim üstümü. Bacaklarımın arasındaki sızıyı yok saymaya çalıştım. Koşar adımlarla gittim yanlarına. Karan Yiğit'i arkasına almıştı, öfke saçan gözlerle bakıyordu Mert'e. Yiğit'in gözünün altındaki morluğu görmemle ona yöneldi adımlarım.

"Canım! İyi misin sen?!" dedim korkuyla. Yüzüne uzandı ellerim. Kaçırdı başını. Korktu sanki. Dondum kaldım.

"SEN SOKTUN BU PİÇLERİ HAYATIMIZA!" diye bağırdı Mert. Bu sefer bendim muhatap aldığı kişi. Ona doğru döndüm.

"Ne saçmalıyorsun ya?!" dedim sesimi yükselterek.

"SEVGİLİNİN YAVERİNİ KARIMIN YANINDA BULDUM LAN!" diye bağırdı. Şaşkın şaşkın baktım ona. "EL ELE!"

"O ZAMAN KARININ YANINDA SEN DUR MERT!" diye bağırdım. Anında üzerime doğru atıldı. Karan geçti aramıza, ittirdi Mert'i.

"UZAKLAŞ!" diye kükredi. "ÇOK FENA SİKERİM SENİ, KARDEŞİME DE DEFNE'YE DE DOKUNMAYACAKSIN!"

Karan'ı umursamadı Mert. Hâlâ bendeydi gözleri. İşaret parmağını havada salladı bana doğru. "Sen girdin aramıza! Sen soktun bu herifleri de hayatımıza!" diyip durdu. "SEN ÇOK İYİ BİLİYORSUN NE YAPTIĞINI!"

"İNDİR LAN PARMAĞINI!" diye bağırıp onu beklemeden kendi indirdi Karan. "SİKTİR GİT EVİMDEN!"

Yiğit'e döndü bu sefer Mert. "Seninle işim bitmedi lan!" dedi öfkeyle. "Bir daha çıkma oğlum karşıma! Bir daha seni karımın etrafında görmeyeceğim lan!"

"Benim arkadaşlarıma aptal saptal yakıştırmalar yapamazsın!" dedim ben de. "Yiğit evli bir kadına o gözle bakacak adam değil! Elif istemediği sürece de kimse yaklaşamaz ona! VE SEN! SEN BUNU ÇOK İYİ BİLİYORSUN! BU YÜZDEN DELİRDİN!"

"KES LAN SESİNİ!"

"BENİ SUÇLUYORSUN AMA SEN KENDİ ELLERİNLE KAYBETTİN ELİF'İ! KARININ YÜZÜNE BİLE BAKAMAYACAK HÂLE GELDİN!"

"O YILLARCA SAKLADIĞIN OĞLUNU ELİNDEN SİKE SİKE ALACAK ANIL!"

"SENİN OĞLUN DA BİR GÜN YİĞİT'E 'BABA' DER BELKİ!" dedim sırf canını acıtmak için. Öyle de oldu. Delirdi Mert. Üzerime atıldı bir kez daha. Bu sefer Karan zar zor tutabildi onu. Hatta bana kızdı.

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now