169 - Riyakâr

177 5 34
                                    

Kendi mekanıma bacaklarım titreye titreye girdim. Hani o dağa taşa sığmayan özgüvenin nerede Anıl, diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Son birkaç ayda peynir ekmekle yiyip bitirdiler onu. Kalan son kırıntılar da Defne'nin yanında çıkıyor ortaya. Çünkü bana güzel güzel bakan tek insan o. O gün evinden çıkıp kendi evime geldiğimde günler sonra ilk defa huzurlu bir uyku çekmiştim. Aslında ilk başta heyecandan uyuyamadım, sanırım buna da değinmem gerek. Hani öptü ya Defne beni... Ensemden. İşte elim hep oraya gitti. Dudaklarını okşar gibi okşadım kendi tenimi. Dizlerine yattığım anı hayal edip durdum. Nasıl etmeyeyim? Saçlarımda dolaşan parmakları bile ruhuma kadar sarmalıyor beni.

Mutluluk kadar utanç duygusu da filizlendi bedenimde. Defne'den resmen Karan'ı aldatmasını rica ettim. Yalvardım ona, kimseye söylemem, dedim. Bir kere koynuna yatırsa beni... Ah nasıl heyecanlandım bunu söylerken ve nasıl da utandım! Kabul etmedi... Reddetmedi de. 'Gitsen iyi olacak' dedi. Neden biliyor musunuz? Çünkü o da istedi. Hissettim. Korktu. Olabileceklerden korktu. Ve biliyorum ki o kabul etse bütün doğruları çiğnerdim. Etik falan hak getire! Yasak bir ilişki yaşamayı kabul etse, ona da tamam derdim. Öyle çok özledim ki onu...

Şimdi etrafıma bakarken hiçbir şey bana tanıdık gelmiyor. Hiçbir yere ait hissetmiyorum. Defne'nin koynundan başka bir aidiyetim yok. İtiraf etmem gerekirse ben kendimi bir baba gibi bile hissetmiyorum. Bulut'u seviyorum. Çok. Ama onun babası gibi hissedemiyorum. Belki de çok ayrı kaldığımızdan...

"Selam," diyip oturuyorum Mert'in önündeki tabureye. "Hayırdır?" derken beni neden çağırdığını soruyorum. Telefonda konuşmak istediğini söylemişti. Ben de ona konuşalım, demiştim. 'Böyle olmaz... Mekana gel, bir şeyler ısmarlayayım sana,' dediğindeyse epey şaşırmıştım. Kaç zaman olmuştu yüzünü görmeyeli, bilmiyorum. E malum en son karısıyla da pek iyi vakit geçirmemiştim. Korkum hep bundan.

"Dur be oğlum... Konuşuruz yavaş yavaş. Ne içersin, onu söyle bana."

"Ne bileyim..." diye mırıldandım. Dışarda içmeyeli de epey zaman olmuştu. Evde ne bok varsa karıştırıp beynimi sikmeyi hobi edinmiştim kendime son zamanlarda. Uyuşana kadar içer sonra da sızar kalırdım. "Votka ver..."

"Neli?"

"Sek."

"Saçmalama lan, karıştırayım kokteyle-"

"Sek ver Mert. Kafam çok dolu zaten, bir de seni dinleyeceğim kim bilir kaç saat." Güldü. Benimse yüzümde mimik oynamadı.

"Küs müyüz?" dedi.

"Bilmem. En son beni hayatından çıkarmak için kırk takla atıyordun?"

"Evliliğim bitiyordu oğlum senin yüzünden, ne yapsaydım?" derken ifadesi hiç de sert değildi. Gülümsüyordu hatta. "Ama ben çok düşündüm. Biraz da akıl aldım... Azarlayanım da oldu. Kardeşimi geri istediğimi fark ettim."

"Kim verdi sana o aklı? Kim azarladı?" Alay doluydu ifadem. "Karın benden nefret ediyor, abimle görüşmüyorsunuz diye biliyorum, Defne senin yüzüne bakmaz, e başka da ortak arkadaşımız yok. Kaldı ki beni sana savunacak bir insan evladı yok memlekette. Ortağı da geçtim..."

"O saydıklarından biri," dedi gülerek.

"Abimdir o zaman," dedim. Öyle ya, beni en yıkık hâlimle gören bir o vardı. Acımış olmalıydı bana. Geceleri kendi kusmuğumda boğulmayayım diye başımda nöbet tuttuğu bile oldu. Hele bir gün manitasını getirdi bana. Güya amaç tanıştırmak. Özendim bir de ilk defa böyle bir şey yaşadığımız için. Çeşit çeşit mezeler serdim önlerine. Tok geleceğiz, demişti abim, bir çay koysam yetermiş ama çay içmeyeli aylar oluyor. Demlemeyi bile unutmuşum. Bir büyük rakı açtım. Abim utandı mı benden, bilmiyorum. Betül de -abimin sevgilisi- bana saçma sapan sorular sorup durdu. Gerdi beni. Meğer psikologmuş. O an çaktım durumu. Baktım abim bana sübliminal terapi yaptırmaya çalışıyor, ben de biraz kızdırdım onu. Her şeyi döktüm. E kadın da biliyormuş zaten, biliyor musunuz? Hatta Defne'yle abime zamanında ortak terapi yapmış. Neyse, baktım kadının hiç suçu yok, dünya tatlısı biri... Bu sefer cidden derdimi dökesim geldi. Döktüm de. İyi geldi konuşmak, ama çıkarken bana kartını uzattı. Ne zaman istersen beklerim, dedi. Ben onunla karşımda abimin sevgilisi var gibi dertleşmiştim halbuki. Hani aile arasında gibi... Asla terapist olarak görmemiştim ama o beni hasta olarak görmüş belli ki. Bir daha çalmadım kapısını. Ne onun ne de abimin.

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now