172 - Aşkta Kaybeden

200 4 39
                                    

Kapıyı açmamla burnuma misler gibi bir koku doldu. "Merhaba!" dedi karşımdaki kız. "Karan Bey... Değil mi? Tanışmıştık!" Evet. Doğru. Onu kısmen hatırlıyor gibiyim. Defne'nin dairesine yerleşen yeni komşumuz. İsmini söylediyse de -ki muhtemelen söylemişti- hiç hatırlamıyorum ne yazık ki. Bu yüzden utangaç bit gülümseme hâkim oldu suratıma.

"Evet... Tanışmıştık," dedim kibar kibar. "Alışabildiniz mi apartmana?"

"Şey... Aslında alışacak vaktim olmadı, hemen tatile çıktım. Ama döner dönmez yerleştim baya! Hatta komşularıma birer kek yaptım! Sizin payınıza da havuçlu tarçınlı olandan düştü!" diyerek burnuma dolan mis kokunun sahibini uzattı bana.

"Çok incesiniz... Ellerinize sağlık..."

"Sakın kabımı dolu yollama telaşına düşmeyin! Darılırım!" dediğinde güldüm.

"Birkaç aya kavuşursunuz anca kabınıza... Kusura bakmayın, adettendir." Güldü o da.

"Selma Hanım hemen yolladı, hem de bir dolu kurabiyeyle! Rakibiniz çetin yani..."

"Oo! Onu geçmek ne mümkün zaten? Bütün apartmanı parmağında oynatıyor Selma Abla, benden duymamış olun..."

"Belli belli... Şimdiden başımı bağlamaya çalışıyor... Benim evin eski sahibi gibi olmamı istemiyormuş," diyip güldüğünde gülümsemem soldu anında. Karşımdaki kız da hemen toparladı ifadesini. "Ben bir pot kırdım galiba..." dedi korkuyla. "Çok özür dilerim-"

"Sizlik bir şey yok..." dedim gülümsemeye çalışarak. "Anlayacağınız pek sevimli bir apartman değil burası... Dışardan öyle gözükse de..."

"Yani bana karşı çok kibar herkes ama-"

"Erken karar vermeyin derim..." Başını salladı. Sessizlik oldu. "Tekrar teşekkür ederim kek için," dedim kibarca konuşmayı bitirmek adına.

"Şey..." dedi birden. "Adımı unuttuğunuzu hissettim... Çok doğal tabi... O gün koştur koştur işe yetişmeye çalışıyordunuz... Tekrar tanıtayım kendimi... Ben... Ceylan."

"Ah, evet. Kusura bakmayın lütfen-"

"Adımla hitap edebilirsiniz... Sizli bizli konuşmayı de pek beceremem ben aslında... Yani... Siz sen derseniz hemen ben de şey olurum... Rahatlarım."

"Peki..." dedim gülerek. "Peki Ceylan. Tekrar hoş geldin apartmanımıza."

"Hoş buldum..." dedi. Bir ileri bir geri sallandı yerinde. Kapıyı kapatamadım ben de. Anlamadım neden gitmediğini. Kıpır kıpır bir kızdı. "Bir ara bana kahve içmeye gelir misin?" dedi sonra. "Buralarda şeyim de... Yalnızım çok. Karşı yakadaydım ben eskiden... Bütün çevrem orada kaldı. Yani... Şey... Eve geldiğimde canım sıkılıyor çok-"

"Tabi..." dedim gülümseyerek. "Geliriz, içeriz bir kahveni... Şu sıralar biraz yoğunuz ama aklımda benim, haberleşiriz-"

"Süper!" dedi heyecanla. "Ne zaman uygun olursan artık... Pek işim gücüm yok benim zaten. Öyle okuldan eve, evden okula."

"Okul?" dedim şaşkın şaşkın. Başını salladı.

"Hı hı... Şey yani, yüksek lisans."

"Ha... Süper... Neredesin?"

"İstanbul Üniversitesi..."

"Hadi canım!" dedim gülerek. "Ben de İstanbul'dan mezunum."

"Öyle mi? Hangi bölüm?"

"Tıp."

"Çapa mı?"

"Cerrahpaşa... Ayırdılar bizi sonradan ama kütük İstanbul Üniversitesi."

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now