14 - Sevgililer Günü

522 15 11
                                    

Uzun zamandır pek yolumun düşmediği korkunç kapıya gözlerimi diktim. Gir içeri Defne! Ofladım.

"Gözlerinle kapıyı eritmeye mi çalışıyorsun?" dedi tanıdık bir ses, gülerek.

"Elif ya! Okul fobim var benim... Girmeyeceğim." dedim inatla. Elif kahkaha attı.

"Çalışmadığın sınav fobisi olmasın o!" diye dalga geçti. "Nerelerdesin kızım ya, Asya'ların etkinlikten beri herkesin aklı sende."

"Okuldan daha iyi bir yerlerde olduğum kesin!" Elif tekrar güldü.

"Hadi geç, on beş dakika kaldı sınava. Mehtap Hoca girmiyorsa gözetmeye, bakarsın kağıdıma." Parlayan gözlerimi Elif'e çevirdim.

"Bir tanesin!"

●●●

Gözetmeye Mehtap Hoca'nın girdiği sınavım tabiri caizse bok gibi geçmişti. Elif bana kopya vermek için elinden geleni yapmış olsa da, Mehtap kadını uzun zamandır dersine girmememin cezasını kesercesine gözlerini üzerimden çekmemişti.

Mühendislik Fakültesi'nin önüne geldiğimde Deniz'i aradım. Açmayınca oflayarak telefonu kapattım. Kimin dersi vardı ki başka? Aklıma gelen isimle hızla fakültenin önünden uzaklaşmaya başladım. Sosyal Bilimler Fakültesi'ne doğru köşeyi döndüğümde kaçtığım kişiyle çarpıştım.

"Pardon görme- Defne?" Okan'a şaşkın şaşkın baktıktan sonra hiçbir şey söylemeden yanından geçip gitmeye yeltendim. Koluma yapışıp beni kendine doğru döndürdü. Göğsüm göğsüne çarptığından bir adım geriledim. "Defne kaçma! Konuşalım."

"Bırak kolumu!" diye tısladım, dişlerimin arasından.

"Mesajlarıma bakmıyorsun, telefonlarımı açmıyorsun! Ne yapıyorsun Defne?!" Kolumu çekmeye çalıştığımda daha da sıkı tuttu.

"Canım acıyor... Yaralarım iyileşmedi daha." dediğimde hızla kolumu bıraktı.

"Özür dilerim... ben unuttum. Çok özür dilerim." Süt dökmüş kedi gibi bakıyordu mavi gözleriyle. "Defne aklımı kaçıracağım... Neden kaçıyorsun benden? Tamam, kalbini kırdım... Biliyorum. Köpek gibi pişmanım. Gözüme uyku girmiyor. N'olur yapma böyle." Eli saçlarıma uzandığında geri çekildim. Saçlarıma değemeyen eliyle hırsla kendi saçlarını çekiştirdi.

"Okan..." Derin bir nefes aldım. Yetmeyince kesik kesik nefesler almaya devam ettim. "Yüzüne söyleyemiyorum..." dedim sıkıntıyla. Kalbim sıkışmıştı.

"Neyi?" dedi şaşkınlıkla. "İyi misin sen?" Nefes alamıyordum. Okan'la karşılaşmayı istemiyordum!

"Nefes alamıyorum!" Göğsüm hızla kalkıp iniyordu. Sırtımı yanımdaki binanın duvarına verip yavaşça aşağı doğru kaydım. Okan endişeyle bana doğru eğildi.

"Defne... Nefes alıyorsun işte güzelim. Şşh bak bana." Başımı dizlerime yaslamış hızlı hızlı nefes alıp veriyordum. "Defne hadi bak bana." Başımı hafifçe kaldırdığımda dolu gözlerimi gözlerine çevirdim.

"Nefes alamıyorum..." dedim tekrar, boğuk bir sesle. Okan yüzümü elleri arasına aldı. "Sevme beni... yalvarırım. Bakma öyle." Gözümden bir damla yaş aktı. "Bana aşık değilsin."

"Aşığım." dedi Okan, kaşlarını çatarak.

"Olma o zaman!" Hıçkırarak ağlamaya başladım.

"Ne yaptın sen?" dedi Okan, sakince. Anlamazca, dolu gözlerimi ona diktim. "Bir şey yapmışsın, suçlu hissediyorsun... Seni kırdığım için kaçmıyorsun benden değil mi? Başka bir şey var." Hafifçe gülümsedi. "Söyle Defne. Ödeşelim..." Başımı iki yana salladım.

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now