20 - Bir Mektup Yazarım...

408 14 6
                                    

"BEBEĞİMİ ÖLDÜRDÜ!" diye acıyla bağırdı güneş saçlı kadın. Kazanın üzerinden beş gün geçtikten sonra gözlerini ilk kez ve kriz geçirerek açmıştı. Hemşireler dehşet içinde onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Kimse birden uyanmasını beklememişti.

"Defne Hanım... Lütfen yormayın kendinizi!" dedi hemşirelerden biri. "Sakinleştirici getirin!" demesiyle hızla bir diğeri odadan çıktı.

"İSTEMİYORUM! BEBEĞİMİ GETİRİN BANA!" diye haykırdı Defne. "HAKAN HAZNEDAR ÖLDÜRDÜ BEBEĞİMİ!" Odadaki sağlık personelleri ona hüzünle bakıyordu.

"Uyandı mı?" dedi nefes nefese, Barış. Hemşireler Defne'nin arkadaşlarının içeri girmelerini engelleyemedi. "Defne'm-"

"BARIŞ!" Kan ter içinde kalmıştı. Çektiği acının haddi hesabı yoktu. "O ÖLDÜRDÜ BEBEĞİMİ!" Barış endişeyle sevgilisinin gözlerine baktı... Diğerleri de odaya geldiklerinde hem heyecan hem de endişe duyuyorlardı. Biricik arkadaşları sonunda gözlerini açmıştı. Ancak bir harabe olarak...

"Defne Hanım..." dedi kollarını tutan hemşire. "Lütfen. Yaralısınız." Odadan çıkan hemşire sakinleştiriciyle tekrar döndüğünde Defne diğer hemşirenin tutuşundan kurtulmaya çalıştı.

"İyi olacaksın Defne." dedi Asya, hüzün dolu bir sesle.

Mavi gözlü çocuk odaya girdiğinde sevdiği kadının gözlerine mahcubiyetle baktı.

"SENİN BABAN BENİM BEBEĞİMİ ÖLDÜRDÜ!" diye bağırdı Defne. Okan'ın kaşları çatıldı.

"Ne?" dedi, varla yok arası çıkan bir sesle. Hemşire Defne'nin koluna sakinleştirici iğneyi yapmıştı. İçli içli ağlıyordu artık...

"Baban yaptı..." dedi göz kapakları ağırlaşmaya başlarken. "Bebeğimi öldürdü."

Sevdiği kadın gözlerini kapattığında, mavi gözlü çocuk kocaman bir yükün altında kalmıştı.

Okan hızla Defne'nin yanına vardı ve hafifçe yatağa doğru eğildi. "Güzelim... Neden öyle dedin?" Genç adam kalbinin sıkıştığını hissetti. "Defne... Bir şey söyle."

"Telefonumda... mesaj." diye mırıldandı sevdiği kadın, uykuya dalmadan önce. Okan bir süre gözlerini Defne'de tuttu. Daha sonra doğrulup diğerlerinin yüzüne baktı. Şaşkın şaşkın ona bakıyorlardı.

"Defne'nin telefonu... nerede?" diye sordu Okan, afallamış bir şekilde.

"Bende. Senin arabadan çıkmış." dedi Barış. "Gel, bakalım..." Okan başını salladı ve odanın çıkışına doğru ilerlediler.

"Babam... ben bunu kaldıramam Barış." dedi Okan, otoparka doğru yürürlerken.

"Senin suçun değil." Barış ne demesi gerektiğini bilemiyordu. Okan'ın yaşadığı acının büyüklüğünü gözünde canlandıramıyordu bile.

"Benim yüzümden... Hiç çıkmasaydım karşısına-"

"Her şey daha da kötü olurdu. Defne... seninle kendisini buldu. Bunu söylemek inan benim için çok zor. Bazı şeylerin geç farkına vardım. Biliyor musun? Bana senin bizimle birlikte yaşaman için yalvarmıştı." Barış gülerken Okan'ın gözleri şaşkınlıkla açıldı. "O kadar sinirlenmiştim ki... Kavga etmiştik. Sonra tam üç hafta küstü bana. Bütün günü seninle geçirmeye başladı... Eve uyumaya geliyordu sadece. Sonra bir gece uyumaya bile gelmedi. Düşününce çok komik geliyor ama... Hazır mısın?" Okan gülümseyerek başını salladı. "O gece oturup ağladım." Okan keyifli bir kahkaha attığında Barış da güldü. "Sonra mesaj attım ona... Okan da bizimle yaşasın diye. Gerisini biliyorsun zaten."

KOMŞU ÇOCUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin