24 - Gizem

317 10 7
                                    

Burnuma dolan yasemin kokusuyla memnunca gülümsedim. Koku birazcık uzaklaştığında rahatsızca yerimde kıpırdanıp kaynağına yaklaşmaya çalıştım. Bir el sırtıma destek olduğunda başımı kokunun en yoğun olduğu yere yasladım. Burnumu değdiği yere hafifçe sürttüğümde yaseminin içime dolmasıyla kıkırdadım.

"Uyumayan halin buysa..." dedi yasemin kokusu.

Bir dakika.

Kokular konuşamazdı ki?

"Kokular konuşamaz." diye mırıldandığımda yasemin kokusu güldü. "Gülemez de." Kaşlarımı çatmıştım.

"Aynen... Hatta kokulara yaslanarak uyuyamazsın da, biliyor muydun?"

"Hı, hı. Çok doğru."

"Mola vereceğiz birazdan." dedi yaslanarak uyuduğum koku. "Hadi kalk." Koku usulca saçlarımı okşadığında ona sarılmaya çalıştım. Kollarım kokuyu kavrayabildiğinde şaşırdım. "Koala gibisin..." dedi koku, gülerek.

"Sen de yasemin."

"Yirmi dakikalık mola veriyoruz!" diye bağrılmasıyla irkildim.

Gözlerimi hafifçe araladığımda bakış açıma bir boyun girdi. Kaşlarımı çattım. Başımı hafifçe kaldırdığımda ela gözlerle karşılaştım.

"Günaydın." dedi, sırıtarak.

"Uyumadım ki ben." dediğimde kahkaha attı. "Uyudum mu?"

"Hem de nasıl..." dedi gülmemek için dudağını dişlerken. "Mola verdik. İniyorum ben. Geliyor musun?" Başımı afallamış bir şekilde iki yana salladığımda ayaklandı ve yanımdan geçip otobüsten indi.

"Aptal Defne!" dedim kendi kendime. Otobüs neredeyse boşalmıştı. "Ne uyuyorsun tanımadığın insanların yanında?!" Sinirle ofladım ve bir hışımla ayağa kalktım. Omuzlarımdan bir ceket koltuğa düştüğünde kaşlarım havalandı. Ceketi ellerime aldım ve yakasını burnuma tuttum. İçime dolan yasemin kokusuyla istemsizce gülümsedim. Derin bir nefes alıp ceketi giydim ve otobüsten çıktım.

Yaklaşık yüz metre ileride manzaranın keyfini çıkaran Anıl'ı görmemle adımlarımı ona doğru yönlendirdim. On metreden az mesafem kaldığında bir kız yanında bitti. Ben de adımlarımı yavaşlattım.

"Yalnız mısın?" dedi kız, gülümseyerek.

"Gördüğün üzere." dedi Anıl, kafasını kıza doğru çevirmeden. Kız kıkırdadı.

"Mola ne kadar?"

"On beş dakika kaldı." Anıl telefonuyla ilgilenirken kız iyice dibine girmişti.

"Yeter bence." dediğinde gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Anıl'ın birden yüzünü kıza çevirmesiyle kaşlarını çattığını gördüm. "Bakma öyle..." dedi dudaklarına doğru.

"İlgilenmiyorum." Anıl'ın cevabıyla kız kahkaha attı. Eli Anıl'ın ensesine yöneldiğinde Anıl kızın elini havada yakaladı. Duruma el atma isteğiyle doldum ve adımlarımı hızlandırdım.

"Sevgilim!" dedim kollarımı Anıl'ın boynuna dolarken. Ela gözlü çocuk neye uğradığını anlamazken kız boğazını temizleyip koşar adım uzaklaşmaya başladı. Gözlerimi devirdim. Anıl tam ayrılacağım sırada kollarını belime doladı.

"Teşekkürler." dedi sıkıntılı bir nefes vererek.

"Ödeştik." dedim, kollarımı boynundan ayırıp. Güldü. Ellerini belimden çekip birkaç adım geriledi. Kollarımı iki yana doğru açtım. "Ceketi de giydim ama..."

"Yakışmış." dedi gülerek. "Geçelim mi içeri?" dediğinde başımı iki yana salladım.

"Ne güzel manzara var! Beş dakika sonra geçerim." dedim trabzanlara yaklaşırken. Otobüse ilerlemeyip yanıma geldiğinde kaşlarım havalandı.

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now