102 - Bir Güneş, Bir Bulut...

192 5 37
                                    

Bütün günü Yavuz'un yanında geçirmiş, bana yemekler yapmasına, benimle ilgilenmesine izin vermiş ve onunla bolca sohbet etmiştim.

Yıllardır görmediği bir kızı nasıl hâlâ bu kadar çok sevebildiğine şaşırırken, üstüne bir de onu ne kadar çok özlediğimle yüzleşmiştim.

Çok kırgındım.

Çok yaralıydım.

Ama özlemiştim.

Ona, beni onun ailesinden başka hbir ailenin almaması için evlatlık almaya gelen diğer ebeveynlere şımarık bir kız çocuğu gibi davrandığımı anlattığımda ağlamış ve keşke öyle yapmasaydın demişti.

Boğaziçi Üniversitesi'ni kazandığım için benimle gurur duyduğunu söylediğinde gözlerim parlamıştı.

Senin okulun demiştim heyecanla. Çünkü yetimhanede geçirdiğimiz zamanlarda bana okulunu anlatıp dururdu. Ben de orayı kazanacağım ve birlikte okuyacağız demiştim çocuk aklımla. Yüzünde buruk bir ifade oluşmuştu.

Okuduğu bölümün mesleğini icra edemediğini hatırladığımda kalbim sızlamıştı.

Benim için polis olmasını istememiştim...

Pişman gibi görünmüyordu.

Mesleğini seviyordu.

Bana oldukça abartılı bir şekilde, bir aksiyon filmi tarzında askerlik ve komutanlık anılarını anlattığında zaman zaman kahkahalara boğulmuş, zaman zaman da ağlamıştım.

Neden bu kadar geç karşıma çıktığını sorduğumda verdiği cevapla gülmekten karnıma ağrılar girmişti.

Ankara'dan İstanbul'a atanmak için KPSS'ye hazırlandığını söylemişti.

Gülme! Senin yanına gelmeye çalışıyordum! diye sitem ettiğinde daha çok gülmüştüm.

Bir gözünün hep üzerimde olduğunu ve elinden geldiğince beni korumaya çalıştığını anlatırken gözlerim yaşlarla dolmuştu.

Ancak beni korumak için Keş olarak adlandırdığı arkadaşım Barış'ı ihbar etme girişimini duyduğumda dehşete düşmüştüm.

"Polis arkadaşlar biraz korkuttu sadece. Götüm götüm rehabilitasyona yattı hemen."  dediğindeyse yine gülmüştüm.

Barış'ın ilk uyuşturucu kullandığı zamanlardan bahsettiğini anladığımda bir yıl boyunca neden benimle iletişime geçmediğini sormuştum.

İzini kaybettim dedi. Çok şaşırdım. Bir polis olarak nasıl izimi kaybetmiş olabilirdi?

"Önce... Hastane kayıtlarından hamile olduğunu öğrenmiştim." Diye başladığında bakışlarımı kaçırmıştım. Neden utandığımı bilmiyordum. Gerçekten de abim değildi sonuçta! "Sonra... Gelemedim yanına. Kafanı karıştırmak istemedim. Mutlu gözüküyordun. Aile kurmakla ilgili bir tereddütün yok gibiydi. Çok geç kaldığımı düşünüp geri çekildim. Ama sonra... O lanet günde... Kaza yaptığın gün... Mahvoldum Defne. Koruyamadım seni. Yoğun bakımda geçirdiğin her gün mahvoldum. Sabahlara kadar sana çarpan aracın sahibini bulmaya çalıştım. Bütün imkanlarımı kullandım... Yok. O herifin hâlâ dışarlarda bir yerlerde olması benim için o kadar büyük bir utanç kaynağı ki... Sonra sen çıktın hastaneden. Çok kötüydün. Ben hâlâ o herifi arıyordum. Birine ulaştım. Tuzak olma ihtimali yüzde seksendi. Birdenbire çok büyük bir ipucu bulmuştum çünkü. Tuzaksa da değilse de... Beni o adama götüreceğini umarak ipucunun peşine düştüm. Vurdular. Üç kurşun. Ölmedim. Ama çok vakit kaybettim... Hastanede. Gözlerimi açtığımda yoktun. İstanbul'da değildin. Ama şehrin dışına çıktığınla ilgili de bir kayıt yoktu."

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now