171 - İyi Günde, Kötü Günde

187 6 14
                                    

Sakallarındaki minik dokunuşlar yaz güneşini gören dondurma kıvamına getirdi adamı. Eğildi, büküldü, o dokunuşlara doğru aktı. Başını yasladı ilk değdiği yere. Küçük dokunuşlar büyüdü, kocaman oldu. Saçları nasiplendi önce, sonra tüm yüzü...

"Karan..." dedi kadın titrek bir sesle. "Karan..." Sonra çekine çekine çok sevdiği kelimeyi söyledi. "Aşkım." Adam onun sesini işittikçe daha da sokuldu bedenine. Anlamsız sesler çıktı boğazından. "Sevgilim... Canım acıyor biraz," dedi Defne hiç istemeyerek. "Birazcık..." Baktı mışıl mışıl uyuyor adam, uyudukça da ağırlığını bırakmaya devam ediyor, sesini hafifçe yükseltti. "Karan. Aşkım canım acıyor-" Mancınıktan fırlar gibi kalkıverdi adam. Karısıyla göz göze geldi. Kirpikleri kırpıştı. Uyanmıştı. Hayır, hayır kendisi değil. Karısı! Gözünü açmıştı!

"Defne," deyiverdi. Henüz daha ayılamamıştı. "Defne!" Ne yapacağını bilemedi. Kalktı ayağa. Sonra geri oturdu sandalyesine. Karısının elini tuttu. Öpücüklere boğdu tenini. "Defne..." diyordu sürekli. Başka bir kelime çıkmıyordu ağzından. "Defne... Allah'ım! Allah'ım şükürler olsun, Defne'm!" Eğildi, bu sefer de alnından öptü kadını, sonra yanaklarından, çenesinden, boynundan... Başını kaldırdığında karısının ıslak yeşilleriyle karşılaştı. "Hayır," dedi hemen. "Hayır, ağlama, yalvarırım ağlama..."

"Çok güzel şeyler yedim... Geleceğim, demiştin, niye gelmedin?" dedi kadın titreyen sesiyle. "Maymunlardan çok muz yedim... Gelmedin! Yulaf bile yedim!" Başını hızla iki yana salladı adam.

"Geldim!" dedi telaşla. "Geldim bebeğim, gelmez olur muyum?"

"Kaza yaptım diye geldin... Öleceğim diye-"

"Şşh! Hayır... Hayır saçmalama-"

"Hiç özlemedin mi beni?"

"Defne ben sana geldim! Konuştuk ya telefonda!" derken korku doluydu adam. "Aşkım 'geldim' dedim ya sana... Öyle dedim, sonra sen de... Sen de heyecanlandın-"

"Ne zaman?" diye mırıldandı kadın. "Gelmedin ki hiç..."

"Arabada konuştuk! Yemin ederim geldim, kazadan önce geldim, sana geldim... Karıma."

"Geldin mi gerçekten?" Başını salladı adam. İkisi de ağlıyordu o sırada. "Barıştık mı? Affettin mi beni?"

"Affetmek ne demek Defne?" diye fısıldadı Karan. "Ben sana kızamadım bile..."

"Ama bırakıp gittin beni..." Burnunu çekti kadın. "Gittin, çok ağladım ben... Her gün ağladım. Çok özledim seni..."

"Özür dilerim..."

"I-ıh... Sen özür dileme... Ben... Ben hiç hak etmedim seni zaten-"

"Şşh..." Elleri, kolları olabildiğince dolandı birbirine. "Daha erken gelmeliydim, biliyorum. Yapamadım... Yapamadım! Benim yüzümden-"

"I-ıh... Senin hiçbir suçun yok!"

"Aradım seni... Yoldaydın. En azından sağa çekmeni falan söylemeliydim. Tahmin edemedim... Çok telaşlandın, heyecanlandın... Sonra... Sonra dünyam başıma yıkıldı Defne. Korkunç sesler duydum-"

"Gerçekten geldin mi bana?" dedi kadın mutluluk dolu bir ifadeyle. Kaza falan umurunda değildi. "Ne dedin telefonda? Hiç hatırlamıyorum... Çok üzüldüm şimdi..."

"Yaşar açıktı arabada... Birtanem, çalıyordu. Bu gece gel, diyordu sözleri... Bu gece mi geleyim, dedim sana... Sen de... Gel, dedin. Nasıl heyecanlı çıkmıştı sesin. Bozdum sürprizimi o an, dayanamadım. Geldim, yoksun dedim. Sonra işte... Mahvoldu her şey-"

"I-ıh!" dedi kadın heyecanla. Kocasının elini tuttu. "Her şey çok güzel... Sen yanımdasın!" Defne'nin mutluluğunu Karan'ın aklı alıyor değildi. Öyle perişan görünüyordu kadın... Sanki uzun bir süre mutlu olması mümkün değil gibiydi. Ama görüntüsünün aksine ışık saçıyordu gülümsemesi. "Bir daha hiç bırakma beni, olur mu?"

KOMŞU ÇOCUKWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu