130 - Yüzleşme

179 6 20
                                    

"Lütfen küsme bana... Ben... İnan ben biraz yorgunum. Yeni geldim İstanbul'a, biliyor musun? O yüzden biraz şaşkınım böyle... Nereden tanıştığımızı hatırlamıyorum diye küsme bana..." dedim yanımda somurtarak oturan çocuğun saçlarını severken.

"Hayır! Şaka yapıyorsun ve hiç komik değil baba! Seni anneme şikayet edeceğim! Hem biliyorum tabi ki yeni geldiğini! Amerika'daydın, döndün. Akşam da eve gideceğiz, annem çok mutlu olacak!" Zorlukla yutkundum kurduğu cümleler karşısında. Amerika'dan geldiğimi nereden bildiğini sormak istedim, korktum. Hayal görüyor olabilir miydim? Bu çocuk aslında yoktu ve ben kafamda kuruyordum. Evet, evet. Böyleydi.

Bir saattir birlikteyiz bu dünya tatlısı, bilmiş bilmiş konuşan çocukla. Ancak adını sormaya çekindim. Çünkü eğer adını sorarsam bana çok kızacakmış, küsüp gidecekmiş gibi hissettim. Kıyamadım. Zerre tanımıyorum, ve hayatımda ilk defa gördüğüme de eminim çocuğu. Ama o beni bir yerlerden tanıyor gibi. Adımı biliyor. Garip bir şekilde bana 'baba' diyor.

"Annemin geleceğinden haberi olsaydı sana ekşili dolma yapardı. En sevdiğin yemek, değil mi?" dediğinde öylece kalakaldım. Bu kadarı da fazlaydı. Rüya görüyor olmalıydım.

"Evinin nerede olduğunu biliyor musun?" dedim ona. Korkmasın diye karakola gidememiştim bir türlü. Etraftaki parklarda dolanıp durmuştuk. Dört, beş yaşlarında bir çocuğun İstanbul gibi bir yerde evini tarif edebilmesini beklemiyordum ama o yine beni şaşırttı.

"Tabi ki!" dedi sitemle. 'Bu da soru mu' der gibi. Güldüm. Yanaklarını sıktım dayanamayarak. "Yıldız Parkı'nın üç sokak yukarısında oturuyoruz. Begonvil Apartmanı. Dördüncü kat, yedi numara. Annem öğretti!"

"Annen de senin gibi akıllıymış."

"Annem çok akıllı!" dedi hayranlık dolu bir sesle. "Ama ben dahiyim! Senin gibi!" Yine şaşaladım.

"Kaç yaşındayım ben?" diye sordum birden. Nereden çıktıysa... Test edesim geldi onu. Hakkımda bu kadar çok şey bilmesi korkuttu beni. Hem de çok.

"Otuz bir." dedi. "İki ay önce doğum günündü!"

"E-Evet..."

"Annemle birlikte kutladık! Sana pasta yaptık. Yaban mersinli hem de! Favorinden!"

"Sen... Nereden-"

"Annem anlattı bana. Hep seni anlattı!" dedi hevesle. O sırada çaldı telefonum. Abim arıyordu. Yanımdaki çocuk da benimle birlikte baktı telefonun ekranına. "AA! AMCAM!" dedi birden. Ne yapacağımı bilemedim. Sonra birden dank etti. Tabi ya! Abim... Abim ona haber vermeden döndüğümü anlamıştı ve böyle bir şaka yapıyordu bana itlik olsun diye. Gülerek yanıtladım telefonu.

"Alo? Abi. Alkışlıyorum lan seni, bu sefer harbiden iyi-"

"Türkiye'ye döndün mü?!" dedi öfke dolu bir sesle. Duraksadım. "Neredesin Anıl?!" diye bağırdı. "Amerika'da olduğunu söyle bana!"

Bilmiyor muydu?

"Döndüm abi." diye mırıldandığımda kocaman bir sessizlik oldu. "Abi?"

"Allah kahretsin." diye mırıldandığını işittim. "Allah kahretsin. Allah-"

"Abi?" dedim afallayarak.

"Yanında mı?" dedi. Gözlerim bana ışıltılı gözleriyle bakan çocuğa kaydı.

"Ne yanımda mı?" dedim korkarak. Siksinlerdi böyle işi, şaka mıydı bu?

"Küçük bir çocuk... Gördün mü bugün?"

"Yanımda abi."

"T-Tamam... Tamam. Neredesiniz? Geliyorum oraya."

"Maçka Parkı'nın girişindeyiz. Stad tarafı değil, tam tersi."

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now