43 - Şiddet

240 10 2
                                    

"Anlat bana..." Saçlarımı okşadı. Ben sakinleşene kadar ezberlediği kitap alıntılarını kulağıma fısıldamıştı. Göz yaşlarım dinmiş, iç çekişler izi olarak kalmıştı. "İçine atma. Ne düşünüyorsan, ne hissediyorsan... Anlat." Başımı göğsüne yaslamıştım. Yatakta uzanıyorduk.

"Kovulduğunu biliyorum Anıl..." dediğimde kasıldığını hissettim. "Benim yüzümden."

"Hatırladın mı?" dedi tedirgin bir sesle.

"Hayır... Klinikten bir arkadaşım... Sen tanımazsın... O söyledi." Güldü.

"Hmm... Ceren yani."

"I-ıh."

"Tamam hadi inandım." Kendimi tutamayarak güldüm. "Defne... Senin yüzünden kovulmadım. Gökalp'le kavga ettiğim için kovuldum. Bu kadar."

"Benim yüzümden kavga ettiniz ama..."

"Gökalp bir orospu çocuğu olduğu için kavga ettik."

"Eğer ben-"

"Defne yeter. Bu kadar. Seninle hiçbir ilgisi yok." Bir süre sustum.

"Akrabalarım beni istemedi biliyor musun?" Eliyle oynamaya başladım. Parmaklarını teker teker çekip sonra da kapatıyordum. "Yetim kalınca... Devlet mi artık her neyse... Sordular hepsine. Uğursuz bu dediler. Başımıza iş almayalım dediler. Yetimhane en iyi seçenek, Allah yardımcıları olsun. dediler. Dokunduğum ayna bile çatlıyormuş... Halam vardı, çok yaşlı. Hastaydı da. Yatıyordu öyle zaten. Bir gün bayramda amcamlar beni yetimhaneden aldılar tatil için. Sağ olsunlar... Bütün aile toplandık. Halam öldü o akşam. Bu uğursuz yüzünden dediler. Ben bir şey yapmadım ama... Gerçekten. Ne yapabilirim ki?" Göz yaşım Anıl'ın tişörtüne damladı. Saçlarımı okşamaya devam etti. "Tekrar bıraktılar beni yetimhaneye. Bir daha da almadılar, aramadılar, sormadılar... Kitap okuyordum ben de hep. Sonra üniversite sınavını kazandım. Barış girdi hayatıma. Ailem oldu. Kurtardı beni. Evini açtı. Sevdi beni. Çok sevdi. Ben de onu çok sevdim... Bir yıl sonra Okan girdi hayatıma. Beni o kadar çok sevdiler ki... Sevgisizliği hissetmiş biri olarak tekrar yalnız kalmaktan çok korktum. Gerisini biliyorsun zaten..."

"Ben de seni çok seviyorum... Biliyorsun değil mi?" dedi yumuşacık bir sesle. Başımı salladım.

"Teşekkür ederim. Her şey için... Bana evlenme teklifi ettin ya..."

"Hı hı." diye mırıldandı.

"Ben çok mutlu oldum. Yani... yetimler anlar beni. Kanımdan bile olmayan birisinin beni sonsuza kadar yanında istemesi... Hayal bile edemeyeceğim bir şeydi. Bana dünyaları verdin. Teşekkür ederim."

"Eğer sen de bana dünyaları vermek istersen, yarın nikah dairesine gidebiliriz." dediğinde kıkırdadım. Başımı göğsünden kaldırdım ve dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Bir eli saçlarımda bir eli belimde gezinmeye başladı.

"Çok acıktım..." diye mırıldandım dudaklarımız birbirine değerken.

"Ne anlamalıyım bundan? Kafam biraz karışık da..." Sırıttığında omzuna vurdum.

"Yılışık ya! Kalk bana yemek yap."

"İlişkimizi gözden mi geçirsek acaba ya? Ben biraz kullanıldığımı düşünüyorum da."

"Doğru düşünmüşsün." Kendimi sırt üstü yatağa bıraktım ve gözlerimi kapattım. "Hadi bekliyorum ben..." Parmaklarını tişörtümün altından bel boşluğumda hissettiğimde kahkaha attım. "Ya Anıl!"

"Doğru düşünmüşüm öyle mi?" dedi gülerek. Kaçmaya yeltendiğimde belimden tuttu ve çekti. O beni gıdıklarken deli gibi gülüyordum. Birkaç dakika sonra ikimiz de nefes nefese kaldığımızda gülüşümden öptü ve yataktan kalktı. "Hadi bekle bakalım..."

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now