144 - Bilir O Beni

229 6 23
                                    

Herkese merhabalar.
Dönüm noktası olan bir bölüme hoş geldiniz.
Bu bölüm yazdığım en uzun bölüm oldu. Keyifle okumanızı diliyorum.
Yorumlarınızı çok merak ediyorum çünkü bu bölümü aylar öncesinden kurgulamıştım ve sonunda yaşanacaklar aslında üçüncü sezonun ana hikayesini oluşturuyor.
Bundan sonra bambaşka şeyler göreceğiz.

Yorumlarda buluşalım.

Sevgiler.

🍃🍃🍃

"Gözlerime bak..." dedi Aras ağlaya ağlaya. Küçük kardeşinin karşısında ilk defa ağlıyordu belki de. Hesap etmedi. Düşünmedi. Önemsemedi bunu. Ciğerini parçalayan bir acı vardı içinde. Aldığı her nefesi kora çeviren bir acı. "Bak lan gözlerime, ne görüyorsun?!" Ensesinden sıkıca tutmuştu Anıl'ı. Göz göze gelmekti amacı. Zaten genç adamın kaçacak yeri kalmamıştı. Abisinin buz mavisi gözlerinde gördüğü sıcaklık onu afallatmıştı. Kitlenip kalması bundandı. Konuşsa kekelerdi, konuşsa susamazdı, konuşsa dağılırdı.

Başını iki yana sallayabildi yalnızca. Ağzını açmaktan korktu. Ağzını açarsa, atlarsa o kara deliğe... Her şey gerçek olurdu. Halbuki o kendisini bütün bunların bir kabus olduğuna inandırmıştı bile. Uyanmayı bekliyordu. Kim uyandıracaktı onu?

"Gördün mü?!" diye bağırdı abisi. Hızlı hızlı salladı Anıl bu defa başını iki yana. Çocuk gibi ağlayası vardı. Sus abi, diye kükremek istiyordu. Oysa kükreyecek gücü çoktan kaybetmişti. Sus abi, sus! Konuşmayalım! Konuşursak gerçek olur! Abi çok korkuyorum, ne olur konuşma!

"Şüphelendiğin her şey gerçekti lan! Hepsi... Eksiği yok fazlası var! Göğsüme değen şu kolye kadar gerçekti hepsi! Gerçek! Hâlâ gerçek! Yanıyorum lan!"

"Sus abi..." Onu uyandırmak ister gibi kardeşini yakalarından tutup sarstı.

"Yanıyorum oğlum! Geberiyorum!"

"Abi sus... Sus da evimize gidelim. Babamın yanına gidelim. Üçümüz... Yıllar oldu. Gidelim hadi. Sus lütfen." Yaşlar ela gözlerin sahibinden habersiz akıyordu yanaklarına. Duyduklarının ne anlama geldiğini bilen ama kabullenemeyen bir adamın ifadesi vardı yüzünde.

Aras Anıl'ın kafasını ellerinin arasına aldı. Tutuşu sertti. Dik dik baktı gözlerine. İkisi de ağlıyordu. Ateşin düştüğü yeri yakması gibi... Bir kardeşin gözyaşı da abisinin yüreğini yakıyordu.

Ancak Anıl için abisinin gözyaşları anlamını çoktan yitirmişti.

Midesinin kasıldığını hissetti.

"Söyle..." dedi Aras inatla. "Ne gördüğünü söyle. Söyle! Yoksa ben söyleyeceğim!"

"Söyleme abi... Söyleme. Sorma da. Eve gidelim... Eve gidelim, babama gidelim. Annemi de çağıralım hatta... Olmaz mı? Ailemizi özlemedin mi sen de-"

"Benim tek ailem Defne."

İşte bu kadardı.

Dört kelimeye sığmıştı Anıl'ın duymaktan kaçtığı her şey. Boğazı düğümlendi. Kulakları uğuldadı. Bacakları titredi. Başı döndü.

Bir hıçkırık koptu dudaklarının arasından.

"I-ıh!" dedi çocuk gibi. Çocuksu bir umut, çocuksu bir serzeniş, çocuksu bir omuz silkme... "Sen yapmazsın!"

"Aç gözlerini!"

Başını iki yana salladı ela gözlü çocuk.

"Abi lafını geri al! Ne olur abi..."

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now