101 - Yavuz Kahraman

178 6 94
                                    

Kasım ayının da etkisiyle buz kesen bedenim, gri tonlarına boyanan gökyüzüyle deniz arasında kalmış, hangi birine dert yakınacağını şaşırmıştı.

Okan'ın gidişini onun özgürlüğü olarak görüp kendimi teselli etmeye çalıştığım dakikalarda, Barış'ın da onunla beraber gideceğini öğrenmiş ve kelimenin tam anlamıyla yıkılmıştım.

Dile kolay birlikte geçirdiğimiz beş yılın ardından hayatımın en büyük bölümünü paylaştığım iki adam, yanlarında yetim olduğumu unuttuğum iki adam... Beni terk edecekti.

Barış... En yakın arkadaşım.

Okan... Hayatımın aşkı.

Düştüğüm boşluğu ve yalnızlığı düşünmemeye çalıştığım, sahil kenarında bir başıma geçirdiğim bu dakikalarda istediğim tek şey Anıl'ın yanında olmaktı. Onun kolları arasında olmaya ihtiyacım vardı. Beni teselli etmesine...

Ne yazık ki bugün lansman gecesiydi ve bana ayıracak bir dakikası bile yoktu.

Telefonuma gelen ve ısrarla yanıtlamadığım çağrıların ondan olmadığı sürece kimden geldiğinin bir önemi yoktu.

Ne Barış'la ne de Okan'la konuşabilecek durumda değildim.

Kaldı ki Barış onun gideceğini bildiğimi bilmiyordu.

Yüzleşmeye hazır değildim.

Bari Anıl'la dans edebilseydim... Bu gece benim için seçtiği kıyafetle kollarının arasında olabilseydim.

Ancak ne yazık ki asistanlar davetli değildi.

İç çekerek yerde bulduğum küçük bir taşı denizin yüzeyinde sektirdim.

Babamı özlemiştim.

Hatta annemi bile özlemiştim. Hiç tanımadığım annemi.

Bir anneye sahip olmak nasıl bir histi, insanlar neden çoğunlukla annelerini babalarından daha çok sevdiğini söylüyordu asla öğrenemeyecektim.

Annen son nefesinde bile bana seninle ilgili tembihlerde bulunuyordu kızım demişti babam. Anne yüreği dedikleri böyle bir şey miydi?

Acaba bir gün benim de anne yüreğim olur muydu?

Umarım olurdu.

Çok üzgünüm Defne... İmkansız gözüküyor. Rahmine giden iletim yolların çok güçsüz. Bir hamileliği üç aydan daha uzun sürdüremezsin... Çok üzgünüm.

Doktorum Hande Hanım böyle söylemişti.

Annem sürdürdü demiştim ona.

Anneniz doğum yaparken vefat etti demişti o da.

Yirmi üç yıl önce demiştim. Yirmi üç yıl boyunca tıp hiç mi gelişmemişti? Bunu sormuştum... Annemi bugün kurtarabilecek bir yöntem bulunamamış mıydı? Sordum da sordum. Sonra da ağladım. Çok ağladım. Biraz da küfür ettim. Pişman değilim.

Ne olursa olsun diyerek tedaviyi kabul etmiştim.

Üç aylık süreyi beş aya da taşıyacak olsam... Vazgeçmeyecektim.

Çocuğumdan vazgeçmeyecektim.

Anneler çocuklarından vazgeçmezdi.

Telefonuma gelen mesaj sesiyle düşüncelerim bölündü.

Derin bir nefes aldım ve gözlerimi ekrana çevirdim.

Mesaj Poyraz'dandı.

Pişt!
Neredesin kızım ya?
Sıkıntıdan patlıyorum.

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now